tag:blogger.com,1999:blog-231310102024-03-04T20:13:36.759-08:00BELGESELİVideo Belgesel ArşiviUnknownnoreply@blogger.comBlogger91125tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-90427589228456687092022-09-21T08:07:00.003-07:002022-09-21T08:07:24.049-07:00Kurt Belgeseli<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe class="BLOG_video_class" allowfullscreen="" youtube-src-id="UwANtQSs58U" width="320" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/UwANtQSs58U"></iframe></div><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-16659753762147027692022-09-21T08:00:00.000-07:002022-09-21T08:00:37.085-07:00Leoparın Gözü<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe class="BLOG_video_class" allowfullscreen="" youtube-src-id="j1vbs39TESk" width="320" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/j1vbs39TESk"></iframe></div><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-37656133732734638622010-04-21T15:43:00.002-07:002022-04-18T23:47:07.037-07:00SARI GELİN 6. Bölüm: Dostluğu Yeniden Hatırlatmak<p>SARI GELİN </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/TQUMgxeIlAk" width="320" youtube-src-id="TQUMgxeIlAk"></iframe></div><br />Ermeni Meselesi konusunda Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı belgesel dizisi. İlk kez ulaşılan bilgi ve belgeler, çeşitli ülkelerde ilk kez girilen mekanlar, ilk kez yayınlanacak görüşler. Haksız İddialara Verilen Cevaplar Sarı Gelin Belgeseli Ermenilerce ileri sürülen başta soykırım olmak üzere birçok iddiayı belge ve tanıklarıyla çürütüyor. İşte bunlardan bazıları: -Mavi Kitap. -Talat Paşa'ya Atfedilen Telgraflar. -Musa Dağı'nda 40 Gün. -Morgenthau'nun Raporları. -Atatürk'e Atfedilmeye Çalışılan LA. Examiner Gazetesi Röportajı. -Hitler'e Atfedilen Konuşmalar. -Vasili Veraşagin'in "Savaşın Kötülükleri" isimli Tablosu. Her Bölümü 40 Dakika, 6 Bölüm, Türkçe Sarı Gelin Belgeseli'nin her bölümü ayrı bir başlık altında hazırlandı: 6.Bölüm: Dostluğu Yeniden Hatırlatmak <br />
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=-6537953753821147248&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed> <p></p><p></p><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-75124667959568949632010-04-21T15:40:00.002-07:002022-04-18T23:53:47.551-07:00SARI GELİN 5. Bölüm: Kader Birliği<p>SARI GELİN </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/Ajx_EotM8ZI" width="320" youtube-src-id="Ajx_EotM8ZI"></iframe></div><br />Ermeni Meselesi konusunda Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı belgesel dizisi. İlk kez ulaşılan bilgi ve belgeler, çeşitli ülkelerde ilk kez girilen mekanlar, ilk kez yayınlanacak görüşler. Haksız İddialara Verilen Cevaplar Sarı Gelin Belgeseli Ermenilerce ileri sürülen başta soykırım olmak üzere birçok iddiayı belge ve tanıklarıyla çürütüyor. İşte bunlardan bazıları: -Mavi Kitap. -Talat Paşa'ya Atfedilen Telgraflar. -Musa Dağı'nda 40 Gün. -Morgenthau'nun Raporları. -Atatürk'e Atfedilmeye Çalışılan LA. Examiner Gazetesi Röportajı. -Hitler'e Atfedilen Konuşmalar. -Vasili Veraşagin'in "Savaşın Kötülükleri" isimli Tablosu. Her Bölümü 40 Dakika, 6 Bölüm, Türkçe Sarı Gelin Belgeseli'nin her bölümü ayrı bir başlık altında hazırlandı: 5.Bölüm: Kader Birliği <br />
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=1655035164120054719&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed> <p></p><p></p><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-61555869874858736652010-04-21T15:34:00.002-07:002022-04-18T23:52:48.235-07:00SARI GELİN 4. Bölüm: Katliama Çıkarılan Vize<p>SARI GELİN </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/CW3rdikhb6A" width="320" youtube-src-id="CW3rdikhb6A"></iframe></div><br />Ermeni Meselesi konusunda Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı belgesel dizisi. İlk kez ulaşılan bilgi ve belgeler, çeşitli ülkelerde ilk kez girilen mekanlar, ilk kez yayınlanacak görüşler. Haksız İddialara Verilen Cevaplar Sarı Gelin Belgeseli Ermenilerce ileri sürülen başta soykırım olmak üzere birçok iddiayı belge ve tanıklarıyla çürütüyor. İşte bunlardan bazıları: -Mavi Kitap. -Talat Paşa'ya Atfedilen Telgraflar. -Musa Dağı'nda 40 Gün. -Morgenthau'nun Raporları. -Atatürk'e Atfedilmeye Çalışılan LA. Examiner Gazetesi Röportajı. -Hitler'e Atfedilen Konuşmalar. -Vasili Veraşagin'in "Savaşın Kötülükleri" isimli Tablosu. Her Bölümü 40 Dakika, 6 Bölüm, Türkçe Sarı Gelin Belgeseli'nin her bölümü ayrı bir başlık altında hazırlandı: 4.Bölüm: Katliama Çıkarılan Vize <br />
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=-2723922075702613897&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed> <p></p><p></p><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-31813061347998959762010-04-21T15:32:00.002-07:002022-04-18T23:51:38.831-07:00SARI GELİN 3. Bölüm: Sessiz Tanık: Arşivler<p>SARI GELİN </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/18N0GpDS3zw" width="320" youtube-src-id="18N0GpDS3zw"></iframe></div><br />Ermeni Meselesi konusunda Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı belgesel dizisi. İlk kez ulaşılan bilgi ve belgeler, çeşitli ülkelerde ilk kez girilen mekanlar, ilk kez yayınlanacak görüşler. Haksız İddialara Verilen Cevaplar Sarı Gelin Belgeseli Ermenilerce ileri sürülen başta soykırım olmak üzere birçok iddiayı belge ve tanıklarıyla çürütüyor. İşte bunlardan bazıları: -Mavi Kitap. -Talat Paşa'ya Atfedilen Telgraflar. -Musa Dağı'nda 40 Gün. -Morgenthau'nun Raporları. -Atatürk'e Atfedilmeye Çalışılan LA. Examiner Gazetesi Röportajı. -Hitler'e Atfedilen Konuşmalar. -Vasili Veraşagin'in "Savaşın Kötülükleri" isimli Tablosu. Her Bölümü 40 Dakika, 6 Bölüm, Türkçe Sarı Gelin Belgeseli'nin her bölümü ayrı bir başlık altında hazırlandı: 3.Bölüm: Sessiz Tanık: Arşivler <br />
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=-8789433062070864560&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed> <p></p><p></p><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-32539087750811272692010-04-21T15:30:00.001-07:002022-04-18T23:49:32.272-07:00SARI GELİN 2. Bölüm: Suikastlerle Kazanılan Kimlik<p>SARI GELİN </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/DJevP503Wus" width="320" youtube-src-id="DJevP503Wus"></iframe></div><br />Ermeni Meselesi konusunda Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı belgesel dizisi. İlk kez ulaşılan bilgi ve belgeler, çeşitli ülkelerde ilk kez girilen mekanlar, ilk kez yayınlanacak görüşler. Haksız İddialara Verilen Cevaplar Sarı Gelin Belgeseli Ermenilerce ileri sürülen başta soykırım olmak üzere birçok iddiayı belge ve tanıklarıyla çürütüyor. İşte bunlardan bazıları: -Mavi Kitap. -Talat Paşa'ya Atfedilen Telgraflar. -Musa Dağı'nda 40 Gün. -Morgenthau'nun Raporları. -Atatürk'e Atfedilmeye Çalışılan LA. Examiner Gazetesi Röportajı. -Hitler'e Atfedilen Konuşmalar. -Vasili Veraşagin'in "Savaşın Kötülükleri" isimli Tablosu. Her Bölümü 40 Dakika, 6 Bölüm, Türkçe Sarı Gelin Belgeseli'nin her bölümü ayrı bir başlık altında hazırlandı: 2.Bölüm: Suikastlerle Kazanılan Kimlik <br />
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=7058879678773980090&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed> <p></p><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-81916453958927557592010-04-21T15:25:00.001-07:002022-04-18T23:48:19.566-07:00SARI GELİN 1.Bölüm: Yüzyılın Kan Davası<p>SARI GELİN </p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/XlVAAh58DGw" width="320" youtube-src-id="XlVAAh58DGw"></iframe></div><br />Ermeni Meselesi konusunda Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı belgesel dizisi. İlk kez ulaşılan bilgi ve belgeler, çeşitli ülkelerde ilk kez girilen mekanlar, ilk kez yayınlanacak görüşler. Haksız İddialara Verilen Cevaplar Sarı Gelin Belgeseli Ermenilerce ileri sürülen başta soykırım olmak üzere birçok iddiayı belge ve tanıklarıyla çürütüyor. İşte bunlardan bazıları: -Mavi Kitap. -Talat Paşa'ya Atfedilen Telgraflar. -Musa Dağı'nda 40 Gün. -Morgenthau'nun Raporları. -Atatürk'e Atfedilmeye Çalışılan LA. Examiner Gazetesi Röportajı. -Hitler'e Atfedilen Konuşmalar. -Vasili Veraşagin'in "Savaşın Kötülükleri" isimli Tablosu. Her Bölümü 40 Dakika, 6 Bölüm, Türkçe Sarı Gelin Belgeseli'nin her bölümü ayrı bir başlık altında hazırlandı: 1.Bölüm: Yüzyılın Kan Davası <br />
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=1543663690705827651&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed> <p></p><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-23674496684412990642010-04-21T14:27:00.000-07:002010-04-22T03:47:35.506-07:00Sınırlar Arasında - İngiltere'nin Sevr Rüyası<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnFV4xzxYWI7B5Rr6lIVuybFSV1ybYGpy0smYD-nWLZF4dWjO3bTtc6dp9VhPBuGbQfX5uP-_V-4ZGzjEQbpJDPo5qBNd5_YTfE3CeXYbgBsyoyJf3edCBAYUr8R3Z4YlZ1xuchw/s1600/ingiltere-1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnFV4xzxYWI7B5Rr6lIVuybFSV1ybYGpy0smYD-nWLZF4dWjO3bTtc6dp9VhPBuGbQfX5uP-_V-4ZGzjEQbpJDPo5qBNd5_YTfE3CeXYbgBsyoyJf3edCBAYUr8R3Z4YlZ1xuchw/s1600/ingiltere-1.jpg" /></a></div><br />
İngiltere ve Lozan<br />
<br />
İngiltere’de en soldan en sağa uzanan bir yelpazede İngiliz aydın, politikacı, basın mensuplarının Türkiye’ye bakışları, Ortadoğu’da ‘kürt kartı’nın nasıl kullanıldığı bu bölümde birçok siyasetçi ve aydınla tartışıyor.<br />
İşçi hareketinin liderlerinden George Galloway, İşçi partisinin en saygın ismi Tony Benn, Kürt Raporunun mimarı Lord Russel, Financial Times ve İndependent’ın üst düzey editörleri, BBC Newsnight’ın Peter Barron’u, AB uzmanları, Af Örgütü yetkilileri, Müslüman Birliğinin başkanı Sınırlar Arasında’ya konuşuyor.<br />
<embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=-5869409554919205831&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-22345783475346503672010-04-21T14:17:00.001-07:002022-04-18T23:55:23.215-07:00Sınırlar Arasında - Rusya<div>Banu Avar'la Sınırlar Arasında - Rusya<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/IiRogefVqXU" width="320" youtube-src-id="IiRogefVqXU"></iframe></div><br />BANU AVAR’LA SINIRLAR ARASINDA, MART SEÇİMLERİNE HAZIRLANAN MOSKOVA’DA ..<br />
<br />
DUMANIN EN RENKLİ POLİTİKACILARINDAN BİRİ JİRİNOVSKİ, AVRASYA HAREKETİNİN LİDERİ ALEXANDER DUGİN , RUSSİAN PROFİLE’IN ÜNLÜ EDİTÖRÜ DİMİTRİ BABİÇ AVAR’A ANLATIYOR…<br />
<br />
<br />
RUSYA BİR SEÇİME DAHA GİDERKEN YELTSİNİN YARATTIĞI 1. KUŞAK OLİGARKLARLA, PUTİN DÖNEMİNDE ORTAYA ÇIKAN DEVLETÇİ OLİGARKLAR HALKIN ELEŞTİRİ OKLARINA HEDEF OLUYOR.<br />
<br />
SEÇİMLERDE PUTİN’İN ADAY OLARAK GÖSTERDİĞİ MEDVEDEV ADININ YARATTIĞI FIRTINA, RUSYA’DA İÇ VE DIŞ SİYASETTE YAŞANAN FIRTINA SINIRLAR ARASINDA.. (25 ŞUBART(TRT 1 22:50)<div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-71819017883167557912010-04-21T13:49:00.002-07:002022-04-18T23:56:13.295-07:00Sınırlar Arasında - Yeni Dünya Düzeni ve Ortadoğu<p><embed allowfullscreen="true" allowscriptaccess="always" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docid=3623611389087998238&hl=en&fs=true" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed>Yeni Dünya Düzeni ve Ortadogu - Sınırlar Arası - Banu Avar</p><p></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/l7Ba4QOux7w" width="320" youtube-src-id="l7Ba4QOux7w"></iframe></div><br /> <p></p><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-56951993467156981812010-04-21T13:37:00.001-07:002022-04-18T23:58:58.229-07:00Dünya Düzeni - NATO'da 57 yıl<b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen="" class="BLOG_video_class" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/QeA1l1ZLBbk" width="320" youtube-src-id="QeA1l1ZLBbk"></iframe></div><br />NOT:</b> Banu Avar'ın Türkiye üzerinde yürütülen Batı ve ABD operasyonlarıyla ilgili tespitleri çok önemli. Ancak ABD'nin dini kendi emelleri için bir araç olarak kullanmış olması, dinin millet için vaz geçilmez bir unsur oldugu gerçegini değiştirmez. Tıpkı, yine ABD'nin, ordumuz içindeki bir takım unsurları harekete geçirerek darbe yaptırmış olması, ülkemizin orduya ihtiyaç duydugu gerçegini değiştirmediği gibi. Banu Avar'ın bunu iddia ettiğini sanmıyorum, ancak böyle bir şerh konmamış olması yanlış anlamalara yol açabilir.<br />
<br />
Banu Avar --Dünya Düzeni- Nato'da 57 YIL art televizyonu yayınından..<br />
<br />
<b>Türkiye kendisini, kuruluşandan 20 yıl sonra aynı noktada bulacaktı!</b><br />
<br />
Türkiye’ye korku salınmış ve psikolojik operasyon üzerinden şekillendirilmeye başlanmıştı. Psikolojik savaş, Dünyaya yalan bilgi yayma kampanyasıydı. 50 yıl sonra, gizlilik süresi bitince, bu kampanyanın nasıl planlandığı Amerikalı bilim adamlarınca açıklandı. Aynı zamanda bir CIA ajanı olan, Christopher Simpson editörlüğünde 9 bilim adamı, Amerika’nın toplumları nasıl korkunun hükümranlığına soktuğunu belgeliyorlardı. Araştırmaya göre hedef ülkelerde yöneticiler, eğitimciler, üniversiteler Amerika’ya itaatkâr birimler ve öncüler haline getirilmişti. Bunun için Pentagon, CIA ve tüm Amerikan vakıfları ortak çalışma yürütmüşlerdi.<br />
<br />
Christopher Simpson Türkiye’nin Batı'lı kalıpta itaatkâr nesiller yetiştirecek bir laboratuar ülke olduğunu yazmıştı. Türkiye’de Amerikan çıkarları doğrultusunda çalışacak, politika, ekonomi, Ordu istihbarat ve akademik alanlarda itaatkâr öncü bir tabaka yaratılması planlanmıştı. Sosyal bilimleri finanse eden bir dizi vakıf ABD istihbaratının paravan kuruluşlarıydı. Amaç Türk aydınını, içinde bulunduğu toplumla karşı karşıya getirmek ve toplumsal bağlarını koparmaktı.<br />
<br />
Neden mi? Nedenini yıllar sonra Amerikan istihbaratından Zalmay KHALİLZAD açıklıyor:<br />
<br />
"Amerika için gündemin ilk maddesi enerji güvenliğidir. Bu açıdan Türkiye, İran Körfezi, Kafkasya ve Orta Asya’da ki önemli petrol ve gaz kaynaklarına yakınlığıyla eşiz bir konumdadır."<br />
<br />
...<br />
Lozan anlaşmasını bu güne kadar yok sayan Amerikan’ın Temsilciler Meclisi üyesi William UPSHAW 1927’de ağzından köpükler saçıyordu:<br />
<br />
“Lozan anlaşması, Timurlenk kadar hunhar, Korkunç İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz Han kadar kepaze olan bir diktatörün, zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar savaştan bıkmış bir dünyaya, tüm uygar uluslara onursuzluk getiren bir anlaşmayı kabul ettirmiştir. Buna her yerde Türk Zaferi dediler! Dünya parlamentolarını bu anlaşmayı kabule ikna ettiler ve büyük sermaye grupları, ticaret erbabı ve bazı din temsilcileri bile Türkiye’yi uygar uluslar masasında, uluslar arası bir konuk durumuna yükselterek,Amerika’yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler. ”<div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-4591810892360690632007-09-12T22:21:00.000-07:002010-04-21T14:35:27.603-07:00Sınırlar Arasında - İsveç'in Nobeli<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZc07R1BFLnQTVd2XgRTRI0Yy77n3oJePgoGlHGRBiEkn8P_riHFtFKDNCjEg_gC3L5Zz7T7MyXX0LCx9qb2s4v_3dx45uEgwGHk545CShlCY1YVvNn4kYDs4bQV0ApZLiKeqfqg/s1600/%C4%B0sve%C3%A7-foto10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZc07R1BFLnQTVd2XgRTRI0Yy77n3oJePgoGlHGRBiEkn8P_riHFtFKDNCjEg_gC3L5Zz7T7MyXX0LCx9qb2s4v_3dx45uEgwGHk545CShlCY1YVvNn4kYDs4bQV0ApZLiKeqfqg/s1600/%C4%B0sve%C3%A7-foto10.jpg" /></a></div>Sınırlar Arasında - İsveç'in Nobeli<br />
Hazırlayan: Banu Avar<br />
<br />
<embed flashvars="" id="VideoPlayback" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-4135285238995497423&hl=en" style="height: 326px; width: 400px;" type="application/x-shockwave-flash"></embed><br />
<br />
Nobel ödülünün ipliğini pazara çıkardığı için, Sabah ombudsmanı Yavuz Baydar, Milliyet gazetesi, NTVMSNC ve Habertürk internet siteleri <span class="visible" id="wholedescr">tarafından adeta linç edilmek istenen "Banu Avar"ın son programı. Bir AB ülkesinin ikiyüzlülüğünü ortaya koydugu için bir Türk gazetecinin büyük bir yıpratma kampanyasına maruz kalmış olması Türkiye'de kimlerin borusunun öttüğünü bir kez daha gösterdi.</span><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-39488059383252154582007-08-30T22:02:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.262-07:00Cengizhan BelgeseliCengizhan Video Belgeseli<br /><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-1085307971218565988&hl=en" flashvars=""></embed><br /><br /><br /><table style="border: 1px solid rgb(170, 170, 170); padding: 0.2em; width: 25em; text-align: center; background-color: rgb(249, 249, 249); color: black; margin-bottom: 0.5em; margin-left: 1em; float: right; clear: right;"><tbody><tr><th colspan="2" style="font-size: larger;">Cengiz Han<br />Чингис Хаан</th> </tr> <tr> <td colspan="2"><span class="image"><img alt="Cengiz Han" longdesc="/wiki/Resim:Genghis_Khan.jpg" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/4e/Genghis_Khan.jpg/200px-Genghis_Khan.jpg" height="297" width="200" /></span></td> </tr> <tr> <th>Doğum</th> <td>1162<br /><span class="new">Hentiy</span> / Moğolistan</td> </tr> <tr> <th>Görev süresi</th> <td>1206 – 18 Ağustos 1227</td> </tr> <tr> <th>Önce gelen</th> <td>öncesi yok</td> </tr> <tr> <th>Sonra gelen</th> <td>Ögeday Han</td> </tr> <tr> <th>eşleri</th> <td>Börte Ujin<br />Kulan<br />Yusigen<br />Yusui</td> </tr> <tr> <th>çocukları</th> <td>Cüci<br />Çağatay<br />Ögeday<br />Tulu</td> </tr> <tr> <th>babası</th> <td>Yesukhei</td> </tr> <tr> <th>annesi</th> <td>Ho'elun</td></tr></tbody></table>Cengiz Han (ya da doğum adıyla Temuçin), (Moğolca:Чингис Хаан) (d. 1162 – ö. 18 Ağustos 1227). Moğol politikacı ve ordu lideri, kağanı. Moğol kabilelerini buyruğu altında birleştirerek Moğol İmparatorluğu'nu (1206-1368) kurmuştur. Bu imparatorluk Dünya tarihinin bitişik sınırlara sahip olan en büyük imparatorluğudur. Timuçin ismiyle Moğol Devleti hükümdarı akrabası olarak doğmuş, meritokratik (liyâkata bağlı) oldukça güçlü bir ordu kurmuş ve tarihin en başarılı ordu liderlerinden biri olmuştur.<br /><br />Tüm dünya tarafından genelde acımasız ve kana susamış bir fatih olarak gözükse de, Moğolistan'da oldukça sevilen bir sembol hâline gelmiştir. Moğolistan'ın babası olarak görülür. Kağan olmadan önce; Doğu Asya ve Orta Asya'daki bir çok göçebe topluluğu yenmiş ya da birleştirmiş ve onları "Moğol" sosyal kimliğine taşımıştır.<br /><br />Kuzey Çin'deki Batı Xia Hanedanlığı'nı ve Jin Hanedanlığı'nı ele geçirmiş, İran'da Harzemşahlar Devleti de dahil olmak üzere bir çok yeri fethetmiştir. Avrupa ve Asya'daki hâkimiyeti; radikal olarak bu bölgelerin demografisini ve jeopolitikasını değiştirmiştir. Moğolistan İmparatorluğu, günümüz ülkelerinden Çin, Moğolistan, Rusya, Azerbeycan, Ermenistan, Gürcistan, Irak, Türkiye, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Pakistan, Tacikistan, Afganistan, Türkmenistan, Moldova ve Kuveyt'in büyük bir bölümünü ele geçirmiştir.<br /><br />Cengiz Han Moğolcanın yanında Türkçe de bilmekteydi. Halefleri de onun gibi bir kaç lisana vâkıftılar. [1]<br /><br />Adı "Temuçin", Türkçe kökenlidir. Türkçe bir sözcük olan "Temür"(Demir)'den türemiştir ve günümüz Moğolca'sında da varlığını korumaktadır.<br /><h3> </h3> <h3><span class="mw-headline">Doğumu</span></h3> <p>Hayatının ilk yılları hakkında az bilgi vardır. Pek az kaynak bize o döneme ilişkin bilgiler vermektedir. Küçük bir kabilede doğduğu ve babasının ona Temuçin ismini onun Temuçin Uge</p> <p> isminde bir Tatar lideri yakaladığı için verdiği ileri sürülmektedir. Başka bir rivayete göre ise </p> <p>elinde bir kan pıhtısıyla doğmuştur ki bu da kabilenin ileri gelenleri tarafından savaşçı ve muzaffer bir şahsiyet olacağına yorulmuştur. Tahminen 1162 ila 1167 arasında Moğolistan'ın Burhan Haldun dağları arasında, <span class="new">Onon</span> ve <span class="new">Herlen</span> ırmakları yakınında doğmuştur. Moğol Devleti'nin son hükümdarı Kutala'nın yeğeni, <span class="new">Borjigin</span>'in lideri <span class="new">Yeşügey</span>'in büyük oğludur, annesi <span class="new">Helin</span> (Hoelun), <span class="new">Olkunut</span> (Olkhunu) kabilesindendi. Merkezî Asya'da yaşayan tüm Türk ve Moğollar gibi göçebe hayatı yaşıyorlardı.</p> <p><a name="Ailesi" id="Ailesi"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Ailesi</span></h3> <p>Cengiz babası tarafından <span class="new">Kabul Han</span>, <span class="new">Ambagai</span> ve <span class="new">Kutula Han</span>'ın akrabasıydı. Bulundukları Moğol Devleti, Jin Hanedanlığı altındaydı ve Tatarlar'ı desteklemeleriyle 1161'da Kabul Han yokedildi. Babası Yeşügey dağılan Moğol kabilerin başına geçmiş, ancak <span class="new">Tayiçyut</span> kabilesi ile rekabet yaşıyordu. 1161'den sonra Tatarlar çok güçlenince, Çin desteğini Tatarlardan <span class="new">Keraitlere</span> çevirdi.</p> <p>Temuçin'in 3 erkek kardeşi Kasar, <span class="new">Kajun</span> ve <span class="new">Temuçe</span>'nin yanı sıra bir kız kardeşi <span class="new">Temulin</span> vardı. Bunun yanı sıra, <span class="new">Behter</span> ve <span class="new">Belgutei</span> isimli iki üvey kardeşi vardı.</p> <p>Cengiz Han'ın imparatoriçesi ve ilk karısı <span class="new">Börte</span>'den 4 çocuğu oldu; Cuci (d. 1185 - 1226), <span class="new">Çağatay</span> ( ? - 1241), Ögeday (? - 1241), <span class="new">Tuli</span> (d. 1190 - ö. 1232). Cengiz Han'ın ayrıca bir çok diğer eşinden bir çok çocuğu oldu ama onlar yerini almaktan muaf tutuldular, ve kızlarının kaç kişi olduğuna değin bir bilgi yoktur. Cengiz Han'ın en büyük oğlu Cuci'nin babasının kim olduğuna değin hep sorular olmuş; ve Cengiz Han sonrasında da bu tartışmalar İmparatorlukta devam etmiştir. Temuçin ile Börte evlendikten sonra; Börte <span class="new">Merkitler</span> tarafından kaçırılmış ve bir adamın karısı yapılmıştır. Kurtarıldıktan yaklaşık dokuz ay sonra da doğum yapmış; Cengizhan da emin olamadığı için oğluna Moğolca "konuk" manasına gelen Cuci ismini koymuştur. Yine de Cuci'ye her zaman öz oğlu gibi davranmıştır.</p> <p>Geleneksel tarih kayıtlarına göre, Cuci'nin babasının kim olmadığı Çağatay tarafından tartışılmış ve ortaya koyulmuştur. Moğolistan'ın gizli tarihi'ne göre; Çağatay Harzemşahlar'a sefer öncesinde; Cuci'nin Cengiz Han'ın yerine geçmesini asla kabul edemeyeceğini söylemiş; bunun karşılığında ikisi de Cengiz Han'ın yerine geçememiş Ögeday kağan olmuş ve Cengiz Han öldükten sonra imparator olarak yerini almıştır. Zaten Cuci 1226'da babasından önce ölmüştür.</p> <p><a name=".C3.87ocuklu.C4.9Fu"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Çocukluğu</span></h3> <p>Efsanelere ve daha sonraki yazarlara göre, Temuçin'in çocukluğu oldukça zor geçti. Henüz 9 yaşınndayken, görücü usülü evliliğine göre babası Yeşügey, Temuçin'i eşi Börte'nin <span class="new">Onkırat</span> kabilesinden olan ailesine verdi. Burada evlilik yaşı olan, 12 yaşına gelene kadar Deiseçen'e; evin reisine hizmet etti.</p> <p>Evine dönerken babası Tatarlar tarafından zehirlenmişti. Bunun sebebi de onlara karşı yaptığı seferler ve saldırılardı. Bu sayede Temuçin kabilenin reisi olmuştu, ancak kabilenin üyeleri küçük bir çocuğun liderliğini kabul etmediler ve Temuçin'i ve ailesini terkettiler.</p> <p>Devam eden yıllarda, Temuçin ve ailesi doğada göçebe hayatı yaşadı. Ağaçlardaki meyvalardan ve doğadaki hayvanları avlayarak yaşıyorlardı. Bir seferinde de, Temuçin üvey kardeşi Bekter'i avladıkları hayvanı bölüşürken anlaşamadığı için öldürdü. Annesi karşı çıksa da, öldürmek üzerine hiç bir zaman pişmanlık göstermedi. Bu olay ayrıca onu ailenin reisi yapmıştı. 1182'deki başka bir olayda da, eski kabilesi tarafından saldırıya uğramış ve esir düşmüştü. <span class="new">Tayiçyutlar</span>'a esir düştüğünde, gelecekte generallerinden biri olacak <span class="new">Çilayun</span>'un yardımı ile kaçtı. Annesi Helin Temuçin'e hayatta kalabilmesi için bir çok ders verdi. Moğolistan'ın politikasından, diğer kabilelerle ittifak kurmaya, ve zor tabiat koşullarına kadar. Bu gelecekte Temuçin'in anlayışını da bir şekle sokar. Gelecekteki generallerinden <span class="new">Cebe Noyan</span> ve Borçu da bu dönemde Temuçin'e katılırlar. Kardeşleriyle beraber, ilk gelişme ve diplomasi için insan gücünü temsil ettiler.</p> <div class="thumb tright"> <div class="thumbinner" style="width: 232px;"><span class="internal"><img alt="Moğol çadırı. Cengiz Han da çocukluğunu böyle bir çadırda geçirdi" longdesc="/wiki/Resim:MongolianGer.jpg" class="thumbimage" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/4c/MongolianGer.jpg/230px-MongolianGer.jpg" height="173" width="230" /></span> <div class="thumbcaption"> <div class="magnify" style="float: right;"><span class="internal"><img src="http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png" alt="" height="11" width="15" /></span></div> Moğol çadırı. Cengiz Han da çocukluğunu böyle bir çadırda geçirdi</div> </div> </div> <p>Temuçin Börte ile 16 yaşındayken evlilik düğünü yaptı. Daha sonra <span class="new">Merkit</span> kabilesi tarafından kaçırıldı, Temuçin de <span class="new">Börte</span>'yi o dönemdeki arkadaşı daha sonra da düşmanı olan <span class="new">Camuha</span>'nın yardımıyla kurtardı. Börte hep tek imparatoriçeydi, ama Temuçin geleneklere uyarak <span class="new">morganatik</span> eşleri oldu. Börte'nin ilk çocuğu Cuci, Merkit kabilesinden kaçırıldıktan 9 ay sonra doğdu; böylece de babasının kim olduğu hakkında hep soruları da beraberinde getirdi.</p> <p>Temuçin Camuha ile kankardeş oldu, böylece birbirlerine sonsuza kadar bağlılık yemini ettiler.</p> <p><a name="Orta_Asya.27n.C4.B1n_birle.C5.9Fmesi" id="Orta_Asya.27n.C4.B1n_birle.C5.9Fmesi"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Orta Asya'nın birleşmesi</span></h3> <p>Bu dönemde Temuçin'in birleştirdiği Orta Asya'daki başlıca konfederasyonlar şunlardı:</p> <ul><li>Naymanlar</li><li><span class="new">Merkitler</span></li><li>Uygurlar</li><li>Tatarlar</li><li>Moğollar</li><li>Keraitler</li></ul> <p>1100'lü yıllarda Moğolların başlıca rakipleri, batıda Naymanlar, kuzeyde Merkitler, güneyde <span class="new">Tangutlar</span>, doğuda da Çin ve Tatarlardı. 1190'da Temuçin ve danışmanları sadece Moğol konfedarasyonunu birleştirdi. Mutlak hâkimiyeti ve insanların kanunlarına uygulaması için bir anayasa da yazıldı, bunun ismi "Yasa" idi ve halk arasında "Yasak" olarak biliniyordu. "Yasa" sözcüğü Türkçe kökenli "yās-/yāz" sözcüğünden türemiştir ve Moğolca'da da yerini almıştır. Bu kanunlarda halkın ve savaşçıların saldırılardan pay alacağı da yazıyordu, ancak gizli bir yasa olduğu için tamamı bilinmiyordu ve hiç bir zaman bir kopyasını yaratmadı. Cengiz Han'ın oğlu <span class="new">Çağatay</span> da bu kanunların uygulanmasından sorumluydu.</p> <p>Bu yasanın kanunları oldukça ağırdı, ve hemen hemen herşeyin cezası ölümdü. Örnek olarak, eğer ki bir asker önündeki insandan düşen bir şeyi o kişiye vermezse öldürülüyordu. Bu kanunname'de geçenler tam olarak belli değildir.</p> <p><a name="Temu.C3.A7in.27den_Cengiz_Han.27a" id="Temu.C3.A7in.27den_Cengiz_Han.27a"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Temuçin'den Cengiz Han'a</span></h3> <p>Temuçin'in yavaşça yükselişi; babasının kan kardeşi Tuğrul Han'ın yardımıyla gerçekleşti. Jin Hanedanlığı'nın Kerait Hanını Tuğrul olarak atamasından sonra, Temuçin'in <span class="new">Börte</span>'yi kurtarışında yardımcı olan Tuğrul'un da vasalı olmuştu. <span class="new">Tuğrul Han</span> 20000 Kerait savaşçısını Temuçin'in yardımına vermiş; <span class="new">Camuha</span> da bu saldırı ardından kendi kabilesi olan <span class="new">Caciratlar</span>'ı kurmuştu. <span class="new">Merkitlerle</span> olan savaş sonrasında da çocukluk arkadaşları olan Temuçin ve Camuha da ayrı düştüler.</p> <p>Tuğrul Han'ın oğlu <span class="new">Sengum</span>; Temuçin'in büyüyen gücünü kıskanmış ve o'na suikast planı yapmıştı. Tuğrul Han da oğlunun önerisine izin vermiş ve Temuçin'in karşısına gizli de olsa geçmişti. Temuçin Sengum'un isteklerini öğrenince, O'nu ve yandaşlarını mağlup etti. Tuğrul Han ve Temuçin arasındaki uzaklaşma ise, Tuğrul Han'ın kızını Temuçin'in oğlu Cuci'ye vermek istememesiyle başladı. Bununla da beraber ayrı düşen Tuğrul Han ve Temuçin aralarında savaş doğdu. Tuğrul Camuha ile ittifak olarak Temuçin'e karşı geldiler. İttifakın kabilelerinden bir çok üyenin de Temuçin'in saflarında yer almasıyla; Tuğrul bozguna uğratıldı. Bu bozgun sonunda da Kerait kabilesi tamamen yokoldu.</p> <p>Bir sonraki tehdit ise Naymanlardan geldi. Camuha savaş sonrası buraya kaçmış ve takipçileri ile beraber sığınmıştı. Naymanlar Temuçin'e karşı teslim olmadılar ama yeteri kadar birlikleri Temuçin'i desteklemeyi tercih ettiler. 1201'de Kurultay Camuha'yı Gür Han, kainatsal yönetici, olarak seçti. Camuha'nın bu hareketi Temuçin karşısındaki en son taşkınlığı oldu. Camuha Temuçin karşısındaki kabileler ile bir koalisyon kurup Temuçin'e karşı tekrar savaş açtı. Bu sorundan önce, yine de, bazı generalleri Camuha'dan ayrıldı; aralarında Temuçin'in generallerinden Cebe Noyan'ın tanınan kardeşi Sübüdey Noyan da vardı. Bir kaç muharebe sonrasında, Camuha'nun orduları tamamen yenildi ve Temuçin'e esir düştü.</p> <p><i>Gizli Tarih'</i>e göre, Temuçin Camuha'ya tekrar arkadaş olmalarını ve yanında olmasını teklif etti. Camuha bunu redetti ve onurlu bir ölüm (kansız, boynu kırılarak) istediğini iletti. Naymanlarla olan Merkit kabileleri de <span class="new">Sübüdey Noyan</span> tarafından bozguna uğratıldı ve tamamı öldürüldü. Sübüdey daha sonda da Cengiz Han'ın en büyük kumandanlarından biri oldu. Naymanların yenilmesi Cengiz Han'ı Moğolistan'daki tek hükümdar yaptı. Tüm konfederasyonlar birleşerek Moğollar oldular.</p> <p>1206'da, Temuçin Merkitler'i, Naymanlar'ı, Moğollar'ı, Uygurlar'ı, Keraitler'i, Tatarlar'ı ve diğer küçük kabileleri liderliği, arzusu ve isteğiyle birleştirdi. Bu uzun süredir Çin imparatorluklarına karşı birleşemeyen Moğolları birleştirmiş, ve tarihî bir an olmuştur. Kurultay'ın tekrar toplanmasıyla, Temuçin Cengiz Han ismini aldı. Cengiz Han öldükten sonraya kadar Kağan unvanını alamasa da; oğlu Ögeday bu unvanı alınca babasına verdi. Bu birleşme ile Cengiz Han uzun süredir aralarında savaşan kabileler arasında bir barış sağlamış olsa da, Moğol İmparatorluğu'nun diğer milletlerle olan savaşı ömrünün son gününe kadar devam etti. Birleşmenin olduğu dönemde; Moğolistan'da 200,000 kişi yaşarken, bunlardan 70,000'i asker idi.</p> <p><a name="Cengiz_Han_olduktan_sonra" id="Cengiz_Han_olduktan_sonra"></a></p> <h2> <span class="mw-headline">Cengiz Han olduktan sonra</span></h2> <div class="thumb tright"> <div class="thumbinner" style="width: 302px;"><span class="internal"><img alt="Moğolistan İmparatorlu'ğunun genişlemesi" longdesc="/wiki/Resim:Mongol_Empire_map_2.gif" class="thumbimage" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/bc/Mongol_Empire_map_2.gif/300px-Mongol_Empire_map_2.gif" height="236" width="300" /></span> <div class="thumbcaption"> <div class="magnify" style="float: right;"><span class="internal"><img src="http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png" alt="" height="11" width="15" /></span></div> Moğolistan İmparatorlu'ğunun genişlemesi</div> </div> </div> <p><a name="Mo.C4.9Fol_.C4.B0mparatorlu.C4.9Fu.27nun_kurulu.C5.9Fu_ve_sava.C5.9Flar.C4.B1" id="Mo.C4.9Fol_.C4.B0mparatorlu.C4.9Fu.27nun_kurulu.C5.9Fu_ve_sava.C5.9Flar.C4.B1"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Moğol İmparatorluğu'nun kuruluşu ve savaşları</span></h3> <p>1206 yılında Moğol kabilelerinin birleşmesiyle kurulan Moğol İmparatorluğu Cengiz Han'ın önderliğinde seferlere dayalı bir savaş ve ekonomi politikası izledi. İlk defa Naymanlarda <span class="new">mühür</span> ve yazı kullanıldığını görünce, Nayman hizmetindeki Uygur mühürdarlarını da hizmetine aldı. Akabinde, Uygur yazısı tüm Moğol İmparatorluğu'nda kullanılmaya başlandı. İlk yıllarda Moğol İmparatorluğu'nun devlet işleyişinin belli bir düzene geçmiştir.</p> <p>Hint Tangutları himayesine alan Cengiz Han, daha sonra Kuzey Çin'deki Kin devletine savaş açarak Pekin'i 1211 yılında kuşattı. Kin hükümdarı barış için Çin'li prenseslerden birini Cengiz Han ile evlendirse de, barış uzun sürmedi. 1215'de oldukça kanlı geçen bir savaş sonrasında Çin'i himayesi altına aldı.</p> <p><span class="new">Harzemşah Mehmed</span>, Cengiz Han'ın Çin'i ele geçirdiğinden emin olmak için <span class="new">Seyyid Bahaüddin-i Razi</span> yönetiminde bir heyet gönderdi. Gelen heyetle barış görüşmeleri yapan Cengiz Han, Mehmed'e elçilerini gönderdi. Anlaşma doğrultusunda hazırlanan Kervan, Harzemşahlar Devleti'nin <span class="new">Otrar</span> şehrinde 1218 yılında hücuma uğradı. Cengiz Han bunun üzerine Otrar valisi Kayır Han'ın teslim olmasını istedi. Mehmed, Cengiz Han'ın bu teklifini ileten elçilerini öldürerek Harzemşahlar Devleti'nin de sonunu hazırladı.</p> <p>Cengiz Han öncelikle yol üzerindeki naymanlı <span class="new">Güçlük Han</span>'ı ortadan kaldırmak için; <span class="new">Cebe Noyan</span> komutundasında bir ordu gönderdi. Güçlük Han korkarak Kaşgar'a kaçtı ancak Sarı Göl yakınlarında yakalanarak öldürüldü.</p> <p>Hazermşah Mehmed de korkuya kapılıp kalelerini korumaya alıp, dağlık bir bölgeye çekildi. Cengiz Han bazı kaynaklara göre kolaylıkla, başka bir bakış açısına göre de barbarca tüm şehir ve kaleleri ele geçirdi. 1220 yılında <span class="new">Otrar</span>'daki kuşatma uzun sürünce, oğulları Ögeday ve <span class="new">Çağatay</span> kontrolündeki orduları burada bıraktı ve Buhara'ya geçti. Yolunun üzerindeki <span class="new">Zernuk</span> kalesi de teslim oldu ve bu şehire <span class="new">Gu-Balık</span> ismini koydu.</p> <div class="thumb tright"> <div class="thumbinner" style="width: 202px;"><span class="internal"><img alt="Marco Polo Cengiz Han huzurunda" longdesc="/wiki/Resim:Polo-khan.png" class="thumbimage" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/8/83/Polo-khan.png/200px-Polo-khan.png" height="169" width="200" /></span> <div class="thumbcaption"> <div class="magnify" style="float: right;"><span class="internal"><img src="http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png" alt="" height="11" width="15" /></span></div> Marco Polo Cengiz Han huzurunda</div> </div> </div> <p>Yol üzerindeki Nur şehri de Cengiz Han'ın korkusuyla teslim oldu. Akabinde 1220'de Buhara'yı kuşattı. Şehrin garnizonunun Horasan'a çekilmesiyle, 12'inci gününde şehir Cengiz Han'ın oldu ve şehir yakılıp yıkıldı. Aradan 5 ay geçtikten sonra da Otrar şehri teslim oldu. Cengiz Han'ın elçilerini öldürten Otrar valisi de, ağzına eritilmiş gümüş dökülerek öldürüldü.</p> <p>Cengiz Han'ın yolculuğu Semerkant'da da devam etti. Bazı tarihçilere göre Semerkant'ı ele geçirdikten sonra buradaki büyük kütüphane yıkılmış, medeniyet namına tüm eserler yerle bir edilmiştir. Burada <span class="new">Göksaray</span> şehrini kuşatmasının ardından şehir teslim oldu. Cengiz Han'ın generalleri de <span class="new">Siriderya</span>'daki <span class="new">Sığnak</span>, <span class="new">Cend</span>, <span class="new">Barçınlığkent</span>'i ele geçirdi.</p> <p><span class="new">Hazermşah Mehmed</span> kaçışına devam ederken, peşinden yetenekli generallerinden Cebe Noyan ve Sübüdey Noyan'ı gönderdi. 30 bin kişilik bu ordu, Mehmed'i Irak'a kadar kovaladı. Cengiz Han oğlu <span class="new">Çağatay</span>'ın kumandasındaki orduyu da Harzemşahlar Devleti'nin merkezi <span class="new">Ürgenç</span>'e gönderdi. Daha sonra da büyük oğlu Cuci'yi buraya gönderdi. 6 ay kuşatmadan sonra, şehir tamamen yokedildi. Böylece de <span class="new">Harizm</span>, Maveraünnehir, Horasan ve bütün doğu İslam ülkeleri de Cengiz Han'ın imparatorluğunun bir parçası oldu.</p> <p>Hazermşah Mehmed]'in vefatının ardından yerine geçen oğlu <span class="new">Celaleddin Harzemşah</span> Moğollarla olan savaşını Cengiz'in ölümünden sonrada devam ettirmiştir.</p> <p>Cengiz Han'ın savaşlarına değin bir çok değişik bakış açısı vardır. Türk olmayan devletler dışındaki İran, Irak, Afganistan ve Pakistan gibi ülkeler hâlâ Cengiz Han'ı bir barbar ve soykırımcı olarak görmektedirler. <span class="external autonumber">[1]</span> Ancak Türkler Müslümanların da Cengiz Han'a destek olduğunu belirtir. Batı dünyası ise, Cengiz Han'ı "Türk-Moğolu" diye tanımlar, ve barbar olarak nitelendirir.</p> <p><a name="Mo.C4.9Fol_.C4.B0mparatorlu.C4.9Fu.27nun_y.C3.B6netiminin_.C3.96.C4.9Feday.27a_verilmesi" id="Mo.C4.9Fol_.C4.B0mparatorlu.C4.9Fu.27nun_y.C3.B6netiminin_.C3.96.C4.9Feday.27a_verilmesi"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Moğol İmparatorluğu'nun yönetiminin Öğeday'a verilmesi</span></h3> <div class="thumb tright"> <div class="thumbinner" style="width: 202px;"><span class="internal"><img alt="Öğeday Han" longdesc="/wiki/Resim:Ogadai_Khan.jpg" class="thumbimage" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/4/49/Ogadai_Khan.jpg/200px-Ogadai_Khan.jpg" height="235" width="200" /></span> <div class="thumbcaption"> <div class="magnify" style="float: right;"><span class="internal"><img src="http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png" alt="" height="11" width="15" /></span></div> Öğeday Han</div> </div> </div> <p>Moğol geleneklerine göre Cengiz Han hayattayken topraklarını oğulları arasında pay etti. Yerine Cuci ve <span class="new">Çağatay</span> arasındaki tartışma yüzünden ikisini de uygun görmezken, Ögeday bu göreve layık oldu. Cuci avcıbaşı, Çağatay örf ve hukuk uygulayıcısı, <span class="new">Tuli</span> de savaş bakanı oldu.</p> <p>Cuci'nin arası <span class="new">Tuli</span> ile de açılmıştı, ancak batı ülkelerin fethinde önemli rol oynadı. Cuci bilinen tüm yerleşik batı ülkelerini ele geçirdikten sonra Moğolistan'a dönmedi. Ancak aradaki mesafe oldukça uzundu ve bir haber alınamıyordu. Bunu bir kopma olarak alan Cengiz Han ordularını hazırlarken oğlu Cuci'nin ölüm haberini aldı.</p> <p><a name=".C3.96l.C3.BCm.C3.BC"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Ölümü</span></h3> <div class="thumb tright"> <div class="thumbinner" style="width: 202px;"><span class="internal"><img alt="Cengiz Han öldüğünde Moğol İmparatorluğu" longdesc="/wiki/Resim:Genghis_khan_empire_at_his_death.png" class="thumbimage" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/b/b1/Genghis_khan_empire_at_his_death.png/200px-Genghis_khan_empire_at_his_death.png" height="157" width="200" /></span> <div class="thumbcaption"> <div class="magnify" style="float: right;"><span class="internal"><img src="http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png" alt="" height="11" width="15" /></span></div> Cengiz Han öldüğünde Moğol İmparatorluğu</div> </div> </div> <p>1223 ve 1224 yıllarını Kulan-Başın ve İrtiş'de geçiren Cengiz Han; 1225'de <span class="new">Hsia Devleti</span>'ne karşı sefere çıktı. Hsia merkezinin teslim olmadan iki gün önce günümüz <span class="new">Kansu</span>'sunda Tangut seferi sırasında hastalanarak 1227 yılının 18 Ağustos'unda öldü.</p> <p>Moğol geleneği uyarınca mezarı gizli tutulsa da, cesedi Onon ve Kerulen kaynakları yakınında, Burhan-Haldun dağları arasında bir yere gömüldüğüne inanılmaktadır<span class="external autonumber">[2]</span>. Ondan sonra gelenler de buraya gömüldü ve heykelleri dikildi.</p> <p><a name="D.C3.BCnya_tarihindeki_etkileri" id="D.C3.BCnya_tarihindeki_etkileri"></a></p> <h2> <span class="mw-headline">Dünya tarihindeki etkileri</span></h2> <p>Cengiz Han'ın Asya'yı birleştirmesiyle sınırlar ve gümrükler kalkmış, Asya'daki iktisadi yapı değişmiştir. Halklar arası ticaret artmıştır.</p> <p>Hem Asya hem de Avrupa'daki sınırları sayesinde iki kıta arasında bilgi ve tecrübe akışını, kısa bir sürede olsa, sağlamıştır.Ayrıca Hıristiyan ve Müslümanlar arasındaki düşmanlığın gene kısa süreliğine olsada azalmasını sebep olmuştur.</p> <p>Orta Asya'da yaşam süren Türk boyları Moğol akınları ile başta Anadolu olmak üzere birçok yere göç etmişlerdir.</p> <p><a name=".C3.96l.C3.BCm.C3.BCnden_sonra"></a></p> <h2> <span class="mw-headline">Ölümünden sonra</span></h2> <p>Genelde bilinenin aksine, Cengiz Han Moğol İmparatorluğu'nun tamamını ele geçirmemiştir. Döneminde Hazar Denizi'nden Japon Denizi'ne kadar ilerlemiştir. İmparatorluğun genişlemesi 1227 yılından sonra Ögeday'ın yönetiminde olmuştur. Moğol orduları İran'ın tamamını, Çin'in tamamını da 1279 yılında ele geçirmiştir.</p> <p>1230lu yılların sonunda, Cuci'nin oğlu Batu Han Avrupa'ya sefere çıkmış; Rusya'yı ele geçirmiş ve Orta Avrupa'ya kadar ilerlemiştir. Sübüdey Noyan'ın da desteğiyle o dönemdeki en güçlü Avrupa ordusu olan Leh (Polonyalı), Alman ve Macar ordularını 2 gün içinde bozguna uğratmış; Avrupa'nın da orduya bakış açısını değiştirmiştir.</p> <p><span class="new">Tuli</span>'nin oğlu Hülagû Han Orta Doğu'da günümüz Filistin'ine kadar ulaşmış, Abbasi Halife'sini de öldürmesi de günümüzde hâlâ Iraklıların Moğolları sevmemesini sağlamıştır.</p> <p><a name="Ki.C5.9Fili.C4.9Fi" id="Ki.C5.9Fili.C4.9Fi"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Kişiliği</span></h3> <p>Cengiz Han basitliğe, onurlu ve sadık olmaya, ordu stratejisine, Tengricilik'e inanırdı. [[Minhaj al-Siraj Juzjani] o'nun hakkında son yılları için şu sözleri söylemiştir.</p> <table style="border-style: none; border-collapse: collapse; background-color: transparent;" class="cquote" align="center"> <tbody><tr> <td style="padding: 10px; color: rgb(178, 183, 242); font-size: 30px; font-family: 'Times New Roman',serif; font-weight: bold; text-align: left;" valign="top" width="20">“</td> <td style="padding: 4px 10px;" valign="top">Cengiz Han uzun bir insandı, yapılıydı, güçlü bir vücudu vardı, uzun beyaza dönmüş sakalı, kedi gözleri, azimli bir enerjisi, kavrayabilen, dahi, ve anlayan, korku sunan, bir kasap, adil, yürekli, düşmanlarını yokeden, dehşetli, kana susamış ve zalimdi.</td> <td style="padding: 10px; color: rgb(178, 183, 242); font-size: 30px; font-family: 'Times New Roman',serif; font-weight: bold; text-align: right;" valign="bottom" width="20">”</td> </tr> <tr> <td colspan="3" style="padding-top: 10px;"><br /></td> </tr> </tbody></table> <p>Taoist rahip <span class="new">Ch'ang Ch'un</span> ise Cengiz Han'ın şu sözlerini günümüze taşımıştır. Cengiz Han bir mektubunda Ch'un'a şu sözleri iletmiştir.</p> <table style="border-style: none; border-collapse: collapse; background-color: transparent;" class="cquote" align="center"> <tbody><tr> <td style="padding: 10px; color: rgb(178, 183, 242); font-size: 30px; font-family: 'Times New Roman',serif; font-weight: bold; text-align: left;" valign="top" width="20">“</td> <td style="padding: 4px 10px;" valign="top">Cennet Çin'i kibirli ve lüks gösterişiyle yalnız bıraktı. Ama, kuzeyin kırlarında yaşayan benim, düzensiz arzularım yok. Lüksü sevmiyorum ve mütevazı davranıyorum. Sadece bir elbisem ve bir yemeğim var. Aynı yemeği yer ve tüm diğer yandaşlarım gibi aynı elbiselerimi giyerim. Halkı çocuklarım gibi görürüm, ve yetenekli insanlara kardeşlerimmiş gibi ilgi gösteririm. Prensiplerimizde her zaman uyuşuruz, ve her zaman ortak kaidemizde buluşuruz. Ordu çalışmalarımızda her zaman en öndeyimdir, ve savaşta da asla arkada bulunmam. 7 yıl içinde, büyük bir iş başardım ve bütün Dünya'yı bir imparatorluk altında birleştirdim.</td> <td style="padding: 10px; color: rgb(178, 183, 242); font-size: 30px; font-family: 'Times New Roman',serif; font-weight: bold; text-align: right;" valign="bottom" width="20">”</td> </tr> <tr> <td colspan="3" style="padding-top: 10px;"><br /></td> </tr> </tbody></table> <p><a name="Pop.C3.BCler_k.C3.BClt.C3.BCrde_Cengiz_Han" id="Pop.C3.BCler_k.C3.BClt.C3.BCrde_Cengiz_Han"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Popüler kültürde Cengiz Han</span></h3> <div class="thumb tright"> <div class="thumbinner" style="width: 252px;"><span class="internal"><img alt="Burnham Karnavalı'nda Cengiz Han tanıtımı" longdesc="/wiki/Resim:Burnham_on_Sea_Carnival_2006_-_Genghis_Khan_by_Wick_CC.jpg" class="thumbimage" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/2/27/Burnham_on_Sea_Carnival_2006_-_Genghis_Khan_by_Wick_CC.jpg/250px-Burnham_on_Sea_Carnival_2006_-_Genghis_Khan_by_Wick_CC.jpg" height="176" width="250" /></span> <div class="thumbcaption"> <div class="magnify" style="float: right;"><span class="internal"><img src="http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png" alt="" height="11" width="15" /></span></div> Burnham Karnavalı'nda Cengiz Han tanıtımı</div> </div> </div> <ul><li>National Geographic'in araştırmasına göre; Cengiz Han Dünya'da en fazla ırkı devam eden kişidir. (16 milyon kişi) <span class="external autonumber">[3]</span></li><li><span class="new">Michael H. Heart</span>'ın tarihin en fazla etki bırakan liderleri arasında 29'uncu olmuştur.</li><li>National Geographic tarafından tarihin en önemli 50 politika lideri seçilmiştir.</li><li>Bin yılın en büyük 10 kültürel efsanesi olarak 1998'de Dr G. <span class="new">Ab Arwel</span>'ın araştırması sonucunda seçilmiştir.</li></ul> <p><a name="Mo.C4.9Folistan.27da_Cengiz_Han" id="Mo.C4.9Folistan.27da_Cengiz_Han"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Moğolistan'da Cengiz Han</span></h3> <p>Cengiz Han Sovyetler Birliği tarafından desteklenen komünist yönetimi dönemince, kötü bir insan olarak tanımlanmıştır ve aksini savunmak bir tabu olarak nitelendirilmiştir <span class="external autonumber">[4]</span>. Ancak, Moğolistan'ın demokrasiye kavuşması ardından Cengiz Han'ın anıları Moğolistanlıların gururu olmuştur. Günümüzde de Moğolistan'ın gelmiş geçmiş en büyük ve efsanevi lideri olarak görülmektedir. Moğolistan'ın politik ve etnik kimliğinin var olmasında büyük önem taşır. Ayrıca zalimliğine değin başka görüş açılarına sahiptirler. Moğollar, Moğol olmayan inceleyenler tarafından yazılan tarihsel kayıtların Cengiz Han'ın barbarlığını abarttığı düşünürler. Cengiz Han ayrıca kültürel bir değişikliğe sebebiyet verip, Moğol dilini Uygur alfabesine göre uygulamıştır.</p> <p>1990lı yıllarda, Moğolistan komünist rejimden çıkınca Cengiz Han bağımsız devletin bir simgesi hâline gelmiştir. Moğollar bu sebeple Moğolistan'a <i>Cengiz Han'ın Moğolistan'ı</i> kendilerine de <i>Cengiz Han'ın çocukları</i> demektedirler. Moğollar bu ismi bir çok ürüne, sokağa, binaya ve diğer yerlere de vermişlerdir. Ayrıca Cengiz Han'ın resmî para birimleri Tugrik'in ₮500, ₮1000, ₮5000 ve ₮10,000'in üzerinde bulunmaktadır. Başkent Ulaanbaatar'daki hava alanının ismi <span class="new">Cengiz Han Uluslarası Havaalanı</span>'dır. Halk Cengiz Han'a büyük saygı duyar. 2006 yılında, tekrar başkentte Cengiz Han'ın ve oğullarının heykelleri şehir merkezine konmuştur.</p> <div class="thumb tright"> <div class="thumbinner" style="width: 252px;"><span class="internal"><img alt="5000 tugrik üzerindeki Cengiz Han resmi" longdesc="/wiki/Resim:5000_Tugriks_-_Recto.jpg" class="thumbimage" src="http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/e/e9/5000_Tugriks_-_Recto.jpg/250px-5000_Tugriks_-_Recto.jpg" height="117" width="250" /></span> <div class="thumbcaption"> <div class="magnify" style="float: right;"><span class="internal"><img src="http://tr.wikipedia.org/skins-1.5/common/images/magnify-clip.png" alt="" height="11" width="15" /></span></div> 5000 tugrik üzerindeki Cengiz Han resmi</div> </div> </div> <p><a name="T.C3.BCrkiye.27de_Cengiz_Han" id="T.C3.BCrkiye.27de_Cengiz_Han"></a></p> <h3> <span class="mw-headline">Türkiye'de Cengiz Han</span></h3> <p>Batılıların <i>Türk Moğolu</i> gördüğü Cengiz Han'a Türkiye'de de saygı duyulur. Bir Türk boyu olan Tatarlar'la aynı kökenli Türkler, Moğollar ile tarih boyunca da kültürel benzerliklere sahip olmuş, tekrar batılı tarihçiler Türkiye'deki Türkleri "Batı Türkleri" olarak tanımlamıştır. Bu vesile ile Türkiye'de Cengiz Han tarihin en büyük liderleri arasında görülmektedir. Bir çok Türk, Cengiz Han'ı bir Moğol olduğu kadar Türk olarak da görmektedir. Çin'de de benzeri bir husus sözkonusudur, ve Çinliler Cengiz Han'ı Çinli bir ulus kahramanı olarak görmektedirler. Türkler de tıpkı Moğollar gibi tarihçilerin anlattığı kadar barbar olmadığına inanırlar.<span class="external autonumber">[5]</span></p> <p><a name="Kaynak.C3.A7a" id="Kaynak.C3.A7a"></a></p> <h2> <span class="mw-headline">Kaynakça</span></h2> <ul><li><span class="extiw">İngilizce Wikipedia'daki Cengiz Han maddesi</span></li><li><span class="extiw">Fransızca Wikipédia'daki Cengiz Han maddesi</span></li><li>Ratchnevsky, Paul (1991). Genghis Khan: His Life and Legacy. Blackwell Publishing. <span class="internal">ISBN 0-631-16785-4</span>.</li><li>Man, John. Genghis Khan : Life, Death and Resurrection (London; New York : Bantam Press, 2004) <span class="internal">ISBN 0-593-05044-4</span>.</li><li>Morgan, David (1986). The Mongols (Peoples of Europe). Blackwell Publishing. <span class="internal">ISBN 0-631-17563-6</span>.</li><li>Bretschneider, Emilii. Mediæval Researches from Eastern Asiatic Sources. London: K. Paul, Trench, Trübner & Co. <span class="internal">ISBN 81-215-1003-1</span></li><li>Lister, R. P. Genghis Khan (Lanham, Md. : Cooper Square Press, 2000 [c1969]) <span class="internal">ISBN 0-8154-1052-2</span>.</li><li>Grolier International Americana Encyclopedia - Cengiz Han maddesi <span class="internal">ISBN 0-7172-9647-4</span>.</li><li>Meydan Larousse Büyük Lugat ve Ansiklopedi - Cengiz Han maddesi.</li></ul><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-37093061575462743402007-08-21T11:03:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.263-07:00Abdullah Gül BelgeseliCumhur Başkanı<br />Abdullah Gül Belgeseli<br /><strong>Haz1rlayan:</strong> Can Dündar<br /><br />cd1<br /><embed id="VideoPlayback" style="WIDTH: 400px; HEIGHT: 326px" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=" type="application/x-shockwave-flash" hl="en" flashvars=""></embed><br /><br /><br /><center><b><a onclick="window.open('http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-279301192185867650','Scripts','width=900,height=700')" href="javascript:void(0)">Büyük ekran izleyin</a></b><br /></center><br /><br /><br />cd2<br /><embed id="VideoPlayback" style="WIDTH: 400px; HEIGHT: 326px" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=" type="application/x-shockwave-flash" hl="en" flashvars=""></embed><br /><br /><br /><center><b><a onclick="window.open('http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=7524086649861124525','Scripts','width=900,height=700')" href="javascript:void(0)">Büyük ekran izleyin</a></b></center><center><strong></strong><br /></center><br />Abdullah Gül (d. 29 Ekim 1950, Kayseri)[1], Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı. Türkiye Cumhuriyeti 54. Hükûmette Devlet Bakanı, 58. Hükûmette Başbakan, 59. Hükûmette Dış İşleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olduktan sonra 28 Ağustos 2007 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı oldu.<br /><br />1 İlk yılları<br />2 Siyasal yaşamı<br />2.1 Cumhurbaşkanlığı seçimi<br />3 Kişisel yaşamı<br />4 Kaynakça<br />5 Dış bağlantılar<br /><br /><br /><strong>İlk yılları</strong><br />Babası Gülükimamı ailesinden Ahmet Hamdi Gül, annesi Satoğlu ailesinden Adviye hanımdır. Orta öğretimini Kayseri Lisesi'nde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne girdi. Aynı fakülteden doktorasını ve doçentliğini aldı. Daha sonra, Sakarya Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü'nde iktisat dersleri verdi. Öğrencilik yıllarında Gençlik Örgütü MTTB bünyesinde yer aldı. Memleketinde Necip Fazıl Ekolünden Söğüt Fikir Kulübü'nde çalıştı. Ali Biraderoğlu'nun çevresinde bulundu.[2]<br /><br /><strong>Siyasal yaşamı</strong><br />1983-1991 yılları arasında İslam Kalkınma Bankası'nda ekonomi uzmanı olarak çalışan Gül, 1991 yılında Refah Partisi'nden 19. Dönem Kayseri Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. 1993'te Refah Partisi'nde genel başkan yardımcılığı görevine getirilen Abdullah Gül, 1995'te yapılan genel seçimlerde, ikinci kez Refah Partisi 20. Dönem Kayseri Milletvekili seçildi.<br />TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu ve Dışişleri Komisyonu üyelikleri de yapan Abdullah Gül, 28 Haziran 1996'da kurulan RP-DYP Koalisyon hükûmetinde (54. Hükümet, 28.6.1996 - 20.6.1997) Devlet Bakanlığı ve Hükûmet Sözcülüğü görevlerinde bulundu.<br />RP'nin 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi'nce kapatılmasından önce kurulan Fazilet Partisi'ne geçen Abdullah Gül, 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan genel seçimlerde FP'den 21. Dönem Kayseri Milletvekili olarak tekrar parlamentoya girdi.<br />Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeliğini de yürüten Abdullah Gül, 8 Mart 2000 tarihinde, partide yenilikçi kanat olarak adlandırılan milletvekillerinin desteğini alarak, genel başkanlığa adaylığını koydu. 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan FP 1. Olağan Kongresi'nde 521 oy alarak, 633 oy alan Recai Kutan'ın gerisinde kaldı. Kongre sonuçları, siyasi çevrelerce, "parti tabanının Yenilikçi olarak adlandırılan kanadı geniş ölçüde desteklediği, ancak partinin henüz bir yönetim değişikliğine hazır olmadığı" şeklinde yorumlandı [kaynak belirtilmeli]. Fazilet Partisi'nin (FP) 22 Haziran 2001'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasından sonra bir süre bağımsız kalan Gül, 14 Ağustos 2001'de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti) Kurucular Kurulu üyesi olarak partinin kuruluşunda aktif rol aldı.<br />AKP Kayseri Milletvekili ve Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Gül, 3 Kasım 2002 Milletvekili seçimlerinde Kayseri Milletvekili olarak yeniden seçildi. AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasaklı olması nedeniyle 16 Kasım 2002'de 58. Hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin 58. Hükûmeti, Başbakan Abdullah Gül tarafından, 18 Kasım 2002'de kuruldu. Recep Tayyip Erdoğan'ın, 9 Mart 2003 Siirt Milletvekili Yenileme Seçimi'nde meclise girmesinden sonra, Abdullah Gül başkanlığındaki 58. Hükûmet, 11 Mart'ta istifa etti. Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında, 14 Mart 2003'te kurulan 59. Hükûmet'te (2. AK Parti Hükûmeti), Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev aldı. 3 Ekim 2005'te başlayan AB Müzakereleri için birçok yetkisini Baş Müzakereci Ali Babacan'a devretti.<br /><br /><strong>Cumhurbaşkanlığı seçimi</strong><br />24 Nisan 2007 tarihinde yapılan AK Parti Grup toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından cumhurbaşkanı adayı olduğu açıklandı.[3] 11. Cumhurbaşkanı adayı oldu. 27 Nisan tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı birinci tur seçimlerinde 357 kabul oyu çıkmasına karşın 367 sayısına ulaşılamadığı için, seçim ikinci tura kalmış; Anayasanın ilgili hükmü gereği, ilk oturumun açılabilmesi için 367 üyenin Mecliste hazır bulunması gerektiği gerekçesi ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından oturumun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne açılan dava sonucu Meclis'in bu birinci oturumu, Anayasa Mahkemesi'nin 1 Mayıs 2007 tarihli kararı ile iptal edilmiş ve bu karar aynı gün saat 16.13'de kamuoyuna açıklanmıştır. [4]6 Mayıs 2007 tarihinde Mecliste yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilememiştir.[5]<br />22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından AKP'nin tek başına iktidara gelmesinde Gül'ün cumhurbaşkanı seçilememesinin etkili olduğu görüşü öne çıktı. Bunun sonucu olarak da AKP çevresinde "halk böyle istiyor" yorumu benimsendi. [6] 13 Ağustos tarihinde kulislerde konuşulan 11. Cumhurbaşkanı adaylığı kesinleşti.[7] 20 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turunda 341 oy aldı.[8] 24 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci turunda 337 oy aldı. Anayasaya göre ilk iki turda üçte iki çoğunluk olan 367 sayısına ulaşılamadığı için cumhurbaşkanı seçiminden bir sonuç alınamadı.<br />Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11. cumhurbaşkanı seçildi.[9] Böylece Nisan 2007'de başlayan Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanını seçim süreci sona erdi.<br /><br />Kişisel yaşamı<br />21 Ağustos 1980'de Hayrunnisa Gül (Özyurt) ile evlenen Gül'ün Ahmet Münir, Kübra ve Mehmet Emre adlarında üç çocuğu dünyaya geldi. Gül, İngilizce ve Arapça biliyor. Ayrıca Beşiktaş takımını tutmaktadır.[10]<br /><br /><strong>Kaynakça<br /></strong>^ Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi adaylar arasında Abdullah Gül’ün de adı geçiyor. haber3.com (23 Nisan 2001). 27 Ağustos 2007 tarihinde erişildi.<br />^ http://www.ulumulhikmekoeln.de/medenidusuncetarihi/abdullahgul.htm<br />^ http://www.sandik.org/index.php?haberid=11555<br />^ Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu iptal. NTV.com (1 Mayıs 2007). 27 Ağustos 2007 tarihinde erişildi.<br />^ 367 bulunamadı. NTV.com (07 Mayıs 2007). 27 Ağustos 2007 tarihinde erişildi.<br />^ Gül’den ‘Halk adaylığımı onayladı’ mesajı. NTV.com (26 Temmuz 2007). 27 Ağustos 2007 tarihinde erişildi.<br />^ Erdoğan: Adayımız Gül, hayırlı olsun. NTV.com (15 Ağustos 2007). 27 Ağustos 2007 tarihinde erişildi.<br />^ Her parti kendi adayına oy verdi. NTV.com (21 Ağustos 2007). 27 Ağustos 2007 tarihinde erişildi.<br />^ Gül 339 oyla 11. cumhurbaşkanı seçildi. NTV.com (28 Ağustos 2007). 5 Nisan 1981 tarihinde erişildi.<br />^ Köşk'e üçüncü Beşiktaşlı. haber3.com (24 Nisan 2007). 27 Ağustos 2007 tarihinde erişildi.<div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-72744137091114437362007-08-17T14:53:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.263-07:00Kangal - Bozkirin gozleriKangal - Bozkırın gözleri belgeseli<br /><br /><img src="http://www.pet.gen.tr/2002/ayin_gozdesi/kangal.jpg"><br /><br /><embed style="width:400px; height:326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-5538519772104949162&hl=en" flashvars=""> </embed><br /><br />Kangal Köpeğinin tarihçesini araştırdığımızda en küçük bir belgeye rastlayamadık. Kangal köpeği hakkında çeşitli rivayetler söz konusudur. Bir rivayete göre M.Ö. Asurlular ve Babilliler zamanında türediği, aslan ve kaplan gibi vahşi hayvanlara karsı korunmak, savaşlarda yararlanmak amacıyla büyük bir özenle yetiştirildiği anlatılmaktadır. Bu köpeğin çok rahat bir şekilde aslanı mağlup ettiği söylenmektedir.<br /><br /> İkinci bir rivayete göre, Hint mihracesinin Osmanlı padişahına (Yavuz Sultan Selim veya 4. Murat'a) bir köpek hediye etmesiyle başlamaktadır. Sarayda bulunan ve aslanla boğuşan bu köpek aslanı öldürüyor. Böylece padişahin nazarında büyük bir ilgi görüyor. Osmanlı ordusu doğu seferine gelişinde Kangal Deliktaş dolaylarında köpeğin kaybolduğu ve bütün aramalara rağmen bulunamadığı, Kangaldaki köpeklerin bu köpeğin soyundan türediği rivayetler arasındadır.<br /><br /> 17.Yüzyılda Evliya Çelebi Seyahatnamesinde aslan kadar kuvvetli olarak tarif ettiği bu köpeklerden bahsetmektedir. Osmanlı İmparatorluğu kurucularının bu köpeği beraberlerinde Anadolu'ya getirdikleri ve Osmanlının Avrupa'ya yayılmasıyla çoğu Avrupa Çoban Köpeğinin de bu ırktan türediği sanılmaktadır.<br />Osmanlı İmparatorluğu dönemi arşivlerinde, Kangal köpeklerinden bahsedilmekte pedigrili yetistiriciligi yapıldığı bahsedilmektedir.<br /><br /> Kangal Çoban Köpeklerinin bu kadar eskilere dayanan tarihi geçmişten günümüze kadar irk özelliğini bozmadan gelebilmesini, geçimini koyunculuktan sağlayan çiftçilerin en güvenilir dostu olmasına ve Dünya köpek ırkları arasında kurtlara karsı koyabilen tek köpek ırki olmasına bağlanmaktadır. Kangal köpekleri en zor iklim ve çalışma şartlarında verilen görevi cani pahasına yerine getirirler. Bakım ve beslenme şartları diğer köpek ırklarına göre daha basit ve ekonomik olması neslinin devamını sağlamıştır.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Karakter Özellikleri</span><br /><br />Kangal kendisini ailesine ve ailesini koruma görevine adamış ciddi bir köpektir. Aynı zamanda geride olmayı becerebilen, iyi huylu ve problem çıkarmayı sevmeyen Kangal, yabancılara karşı çok şüphecidir ve güçlü bir alan anlayışları vardır. Çocuklarla araları iyi olmakla birlikte, çocukların oyun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar oyuna istekli olmayabilirler. Ciddi bir bekçi köpeği olarak, şüphe uyandıran herşeye karşı havlama özellikleri vardır.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Bakım</span><br /><br />Kangallar her gün uzun yürüyüşler veya ciddi koşularla eksersiz yapmaya ihtiyaç duyarlar. Normal ve serin havalarda dışarda yaşayabilirler. Tüy bakımı minimal olup, sadece haftada bir ölü tüylerden kurtulmaları için fırçalanmaları gerekir.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Sağlık</span><br /><br /> *<br /><br /> Birincil tehlike: CHD (Canine hip dysplasia) / Kalça yerleşiminin anormal olarak gelişmesine neden olan bir iskelet hastalığıdır.<br /> *<br /><br /> İkincil tehlike: Entropion / Göz kapaklarının ters dönmesine ve gözleri rahatsız etmesine neden olan bir göz hastalığıdır.<br /> *<br /><br /> Yaşam aralığı: 10-13 yıl<br /> *<br /><br /> Anestesiye duyarlıdır. <br /><br /><span style="font-weight:bold;">Form ve Fonksiyon</span><br /><br />Kangallar zor işleri yapmaya uygun sağlam bir yapıya sahiptirler. Bu büyük, güçlü dayanıklı köpekler hem kolay heyecanlanırlar hem de sabırlıdırlar. Güçlü kemikleri ve büyük kafaları vardır. Kalın bir alt postun üzerinde uzunlukları 2.5 cm ile 10 cm arasında değişen, boyun ve arka kısımlarda göreli olarak daha uzun olan tüylere sahiptirler. Bakışları zekidir ve cesur ama sakin bir koruyucu oldukları yüzlerinden kolayca anlaşılır.<br />Ağırlık: Erkek 50-68 kg, Dişi 36-54 kg<br />Boy: Erkek 74+ cm Dişi 68+ cm<br /><br /><br /><br />Yukarda genel özelliklerini sunduğumuz Anadolu Çoban Köpekleri bir diğer ismiyle Kangallar, en çok havlamaları ve sert görünüşleri ile besi hayvanlarının korunmasında kullanılmaya uygundurlar. Tehlike hissetmedikleri sürece düşük enerji seviyesine sahiptirler. Gerektiğinde tehlike oluşturan insan ve hayvanları saf dışı bırakacak kadar güçlüdürler. Yanyana evlerin bulunduğu alanlarda, komşuların bahçelerini de kendi alanları içinde sayabilecekleri için bağlı bulunmaları tercih edilebilir. Aksi takdirde komşunuzun bahçesini komşunuzdan korumaya çalışabilecektir. Kangallar aktif oldukları için eşelenmekten hoşlanırlar ve alçak çitlerin üzerinden kolayca atlayabilirler. Çalışmayı severler. Güçlü bir yapıya sahip olmaları nedeni ile hastalıkların ön belirtilerinden veya küçük çizik ve yara berelerden şikayetçi olmayacaklardır, dolayısıyla periyodik kontroller sağlıkları için önemlidir.<br /><br />Çocuklarla araları iyidir ancak anne ve babanın eğitim amaçlı tavırlarını ve sert oyunları tehlike olarak algılayabilirler. Evde beslenen diğer evcil hayvanları kendi gruplarında kabul ederler. Erkekler yabancı hayvanlara karşı toleranslı değildirler.<br /><br />Yavru dönemlerinde sahipleri kontrolü eline almazsa, bu otoriteyi Kangal kendisi kullanmaya kalkabilir. Ergenlik dönemlerinde otoriteye karşı çıktıkları zamanlar da olmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı Kangallarla otorite (dominantlık) kurmaya yönelik oyunlar oynanması pek tavsiye edilmez. Onun yerine emir (iş) verip bolca ödüllendirmeye dayalı oyunlar Kangallarla güzel vakit geçirmek için tercih edilebilir.<br /><br />KAYNAK:<br />Encyclopedia of Dog Breeds, D.Caroline Coile, Ph.D.<br />The Perfect Match - A dog buyer's guide, Chris Walkowicz<div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-52783057843251721912007-08-14T13:31:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.264-07:00Liderler - Mehmet Ağar BelgeseliPolis kökenli bir baba... Kendisi gibi polis olmak isteyen oğlu... O babanın oğlunun kollarında can verişi... O oğlun kızının da yıllar sonra bir hastalığa kurban gidişi... Ağar'ın, yollar, acılar, skandallar, iniş çıkışlarla dolu yaşam öyküsünden sadece birer kesit bunlar...<p></p><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-5135954913979824194&hl=en" flashvars=""></embed><br /><p></p><script type="text/javascript">//<![CDATA[ if (window.showTocToggle) { var tocShowText = "göster"; var tocHideText = "gizle"; showTocToggle(); } //]]> </script> <p><a id="Gen.C3.A7lik_Zaman.C4.B1" name="Gen.C3.A7lik_Zaman.C4.B1"></a></p>Biz onu "Devletin Mehmet'i" olarak tanıyorduk.<br />Bu kez karşımıza "Milletin Mehmet'i" olarak çıktı.<br />Ve söyledikleriyle hepimizi şaşırttı.<br />Çünkü "Milletin Mehmet'i"nin söyledikleri, "Devletin Mehmet'i"nin yaptıklarına hiç uymuyordu.<br />"Devletin Mehmet'i" "PKK ile onun taktikleriyle savaşacağım" diyerek göreve gelmiş, 1000 operasyon yapmış, suçlulara nikah şahidi olmuş, pasaport sağlamış, adı MİT raporlarında "işkenceci"ye, "mafya işbirlikçisi"ne çıkmış bir "derin devlet adamı"ydı...<br />"Milletin Mehmet'i", dün savaştığı eşkıyaya, hem de seçim arifesinde "İn dağdan, ovada siyaset yap" diyebilecek kadar cesur, Genelkurmay Başkanı'na "Evlat acısını bilmeyen benim gibi hissedemez" diyecek kadar insancıl bir halk adamı oldu.<br />NTV'ye hazırladığım "Mehmet Ağar portresi" için buluştuğumuzda "Nasıl bu kadar değiştiniz" diye sordum:<br />"Ben değişmedim, şartlar değişti" dedi.<br />Bugünkü ortamın 1993-96 koşullarından farklı olduğunu anlattı. "Bölgede insanların gözü hala dağda ise bunu çözmek politikacıya düşer" dedi.<br />Anadolu'yu tanıyor.<br />Sıradan bir tanışıklık değil onunki; Ankara'da doğmuş, Urfa'da başlayan ilkokul eğitimini, babasının tayinleri yüzünden Gümüşhane'de, Bolu'da, Adana'da, Ankara'da, Erzincan'da sürdürmüş. Ortaokulu Kayseri'de, Diyarbakır'da, Uşak'ta okumuş.<br />Lise yılları Ankara ve İstanbul'da geçmiş.<br />İnsanın böyle bir yaşam haritası olunca, her ilden bir iz, her bölgeden bir tanışıklık edinmemesi mümkün değil.<br />Bir dönem bürokrat olarak kendisine kapılar açan o tanışıklıklar bugün siyasette işine yarıyor Ağar'ın... Sadece sınıf arkadaşları oy verse, onu Meclis'e yollayabilirler. Verecekler mi?<br />Her kamuoyu yoklaması ayrı bir şey söylüyor.<br />Ama görünen o ki, DP'de "Devletin Mehmet'i"nin gölgesi, "Milletin Mehmet'i"nin arkasından yürüyor.<br /><br /><br /><b>'Baba tokadıyla gelen evlilik...<br /><br /></b>Mehmet Ağar'ı diğer liderlerden ayıran önemli bir farkı var: Eşi Emel Ağar...<img src="http://www.candundar.com.tr/_media/3014.jpg" align="right" border="0" height="200" hspace="6" vspace="5" width="147" /><br />Diğerleri yalnız gezerken Ağar, yanından eşini hiç ayırmıyor.<br />Çengelköy'de yaptığımız söyleşiye de birlikte geldiler.<br />Orayı özellikle seçmiştik; ikisinin çocukluğu da bir dönem orada geçmişti. Aynı yollarda birbirlerini tanımadan oynamışlardı.<br />Sonra Ankara Bahçelievler'de aynı mahallede oturmuşlardı.<br />Bulgar göçmeni bir ailenin kızı olan Emel, henüz 18 yaşındaydı. "Mülkiyeli Mehmet"e görür görmez âşık oldu. Ama kendini "ağır sattı". Babasından gizli çıkmaya başladılar. Ama bir gün yakalandılar.<br />Emel Ağar, o günü şöyle anlattı:<br />"Bizim evin köşesinde vedalaşırken babam bizi gördü. Ve ben, o güne kadar 'Git öte' dediğini duymadığım babamdan orada Mehmet için bir tokat yedim. Mehmet de gelip ağlamalarımı kapıdan dinlemiş. Onun üzerine bir hafta sonra beni istemeye geldiler. Birbirimizi tanımadan, babamın baskısıyla nişanlandık. Hiç unutmuyorum, gelecekleri akşam, babam asık bir suratla beni çağırdı yanına, 'Kızım ben seni o gün istemeyerek hırpaladım, ama sen benim bu davranışımdan dolayı bu çocukla evlenmek zorunda kalıyorsan kapıdan kovarım onları' dedi. 'Yok babacım' dedim." Böylece 1974'te evlendiler.<br />Side'deki balayından döndükten 2 gün sonra kapı çaldı. 2 kişi geldi. Ağar, "Ben gidiyorum" dedi ve gitti. 30 gün ortadan kayboldu. Emel Hanım, kiminle evlendiğini o zaman anladı.<br />O günden sonra da hep yatağının başucunda bir telsizle yaşayacaktı:<br />"Mehmet o kadar alışık ki, ben hiç alışık olmadığım için uyuyamıyorum. Bazen 'Mehmetçiğim uyan, bak şöyle bir olay varmış' diyorum; 'Dinliyorum' diyor, hakikaten de dinliyor. Bir gün isyan ettim: 'Ben bu hayatı sürdüremeyeceğim' dedim. Mehmet 'Benim için sizler daha önemlisiniz. İstersen bırakabilirim' dedi. Yattık, bütün gece uyuyamadım. Mehmet'in Mülkiye yıllığını hatırladım. Orada 'En büyük ideali babasının izinden Emniyet saflarına geçmektir' yazıyordu. 'Ben ne yapıyorum? Kocamı mutsuz edeceğim' diye düşündüm. O günden sonra her zaman yanında oldum. Ölene kadar da olacağım."<br /><br /><br /><b>Oğullar da baba olunca...<img src="http://www.candundar.com.tr/_media/3013.jpg" align="right" border="0" height="121" hspace="6" vspace="5" width="180" /></b><br /><br />Babası çok önemli Ağar'ın hayatında...<br />Bir çocuk düşünün ki, hep babasına özenmiş, onun takımını tutmuş. Babası 27 Mayıs'ta içeri girdiğinde cezaevine yemek taşımış.<br />Sonra baba mesleğini yapabilmek için Mülkiye'ye girmiş. Girdiği sene 43 yaşındaki babasının akciğer kanserine yakalandığı haberini almış. 4 ay babasının başında beklemiş.<br />Ve onu, kendi kolları arasında sonsuzluğa yolcu etmiş.<br />Bir ana ve iki kardeşin sorumluluğunu üstlenmiş. Ağar'ın albümündeki bu fotoğraf, tam ailesine kol kanat gerdiği o dönemden...<br /><br /><br /><br /><b>Hayatının en zor sayfası</b><br /><br />Yasemin, Ağar'ların hayatının en zor sayfası...<br />Onu evlat acısıyla tanıştıran ve belki ondaki değişimde payı olan bir büyük eksilme...<br />Yasemin'i anlatırken hala gözyaşlarına hakim olamıyor Mehmet Ağar...<br />İlk çocuğu Tolga doğduğunda heyecanla Ankara Doğumevi'ne koşmuş. O günü anlatırken "Tabii serde Elazığlılık var, ne taşkınlık yapacağımı bilemiyordum" diyor. Tam yaptığı taşkınlığı anlatacakken Emel Hanım mani oluyor.<img style="color: rgb(0, 0, 0);" src="http://www.candundar.com.tr/_media/3012.jpg" align="right" border="0" height="147" hspace="6" vspace="5" width="150" /><br />Ardından Yasemin doğunca katmerlenmiş mutlulukları...<br />Ağar, tam Susurluk soruşturmasıyla boğuşurken baş göstermiş Yasemin'in hastalığı...<br />Mehmet Ağar, hayatının en kötü dönemini şöyle özetliyor:<br />"Başta 'Niye bize, biz ne yaptık' diye sorduk. Ama ondan sonra bir baktık etrafımızda bizim gibi onlarca, yüzlerce aile var. İnanç, iman, tahammül, tevekkül... Bu acıyla yaşamayı öğrendik."<br />Emel Ağar da aynı tevekkülle konuşuyor:<br />"Yasemin çok farklı bir çocuktu. Sanki bir görevle gelmişti, görevle de gittiğine inanıyorum. Onun için de, inançlarım gereği bu hükmü çok fazla sorgulamıyorum. Hiçbir zaman da itirazım olmadı."<div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-69193638780519846512007-08-14T13:15:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.265-07:00Liderler - Deniz Baykal Belgeseli<div class="bText"> <p>Türk tipi politikanın eşsiz bir örneği: Deniz Baykal<br /><br />Gölgesini büyüten adam<br /><br />En sevdiği şiir “Herkesin bırakıp gittiği noktada/sen dayanabilirsen tek/adam oldun demektir” diyordu. O yüzden hep dayandı. Örnek aldığı lider, bu şiirin tercümanı Bülent Ecevit’ti…</p> <p class="bMore"><a id="more293" name="more293"></a></p> <div class="videoblock"><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=3928806729160005934&hl=en" flashvars=""></embed></div> <p>Cemal Süreyya, Deniz Baykal’ı şu sözlerle tarif ediyor: “Yalnız gölgesiyle göründü. Işığın hemen önünde durarak, hep öyle yaparak, gölgesini büyüttü. Öyle ki pelerini ürkütücü de sayılır oldu.”<br />Geçen hafta başı, CHP için hezimet olan seçim sonuçlarını ‘büyük zafer’ gibi sunan adam, adeta Cemal Süreyya’yı doğrularcasına gerçeğin ışığının önünde duruyor ve artık kullanılmaktan iyiden iyiye eprimiş peleriniyle gölgesini büyütüyordu.<br />Şu farkla ki, artık ürken kalmamıştı.<br />Tarihe ‘Türk tipi politika’nın en bildik sembollerinden biri olarak geçecek Deniz Baykal…<br />Partisinin her seçimde biraz daha eriyor olmasını, fazla kilolarından kurtuluyormuş gibi yorumlayacak kadar rahat…<br />Sonuçları ‘hezimet’ diye yorumladığı için medyayı suçlayacak kadar pervasız…<br />İstatistik bilmeyenlere rakamların dilini öğretecek kadar öfkeli…<br />Her şeye, hiçbir şey olmamış gibi devam edebilecek kadar genç…<br /><br /><span style="font-weight: bold;"> Genç Baykal?</span><br />Tuhaftır, ama 1938 doğumlu Baykal, toruna karıştığı halde Türk siyasetinin ‘genç lideri’ unvanını kimseye kaptırmadı. Onu Or-an sırtlarında koşarken ya da bisiklete binerken görenler de bu illüzyonu sürdürmekte beis görmediler.<br />Anlatılanlara bakılırsa, çocukken de öyleydi.<br />Her sabah muntazam koşar, koşarken kızarır, kızardığı için ona ‘Domates Deniz’ denirdi.<br />Dar gelirli bir ailenin çocuğu olduğundan tamirci çıraklığı, simitçilik yaparak yetişmiş, ama darda kalmadıkça -Tayyip Erdoğan gibi- bunları siyasette dile getirmemeye özen göstermişti. Liseyi doğup büyüdüğü Antalya’da okurken kentin sulama kanallarında işçilik de yapmıştı, Toprak Mahsulleri Ofisi’nde ambar puantörlüğü de… Tekneyle karpuz nakliyeciliği de…<br />Heybeliada Deniz Lisesi’ne girmek istemiş ama bir sağlık raporu nedeniyle giriş sınavını kazanamamıştı. Daha sonra pek özendiği Deniz Üssü’ne 1980′de Zincirbozan’da sürgün olarak gidecekti.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Hukukçu</span><br />Hayatının iki önemli kararını o yıllarda vermişti:<br />Hukukçu olmak ve ortaokul aşkı Olcay Hanım’la evlenmek…<br />İkisi de oldu.<br />Ankara Siyasal’a girip 1959′da mezun oldu. 1961′de Mümtaz Soysal’ın Anayasa Hukuku kürsüsüne asistan olarak girdi. ‘Mülkiye Cuntası’ içinde Turan Güneş’in rahle-i tedrisinden geçti.<br />Asistan olduğu yıllarda, Hazine Müsteşarlığı’nda işe başlayan Olcay Hanım’la evlendiler. Fazla paraları olmadığından düğün yapamadılar. Akçakoca’da, hiç tanımadıkları iki kişinin tanıklığında sessiz sedasız evlendiler.<br />Baykal, -diğer politikacıların aksine- eşini hiç yanında gezdirmese de, her Yengeç burcu gibi ailesine düşkündü. Ve tabii ihtiraslı…<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Siyasetçi</span><br />Siyaseti bırakması CHP’nin bir seçim hezimetiyle mi olacak, bilinmez ama, siyasete atılması CHP’nin bir seçim hezimetiyle oldu.<br />1965 yenilgisi üzerine CHP’nin durumunu değerlendiren bir rapor yazdı.<br />Daha sonra yazacağı doçentlik tezine dayanak olan bu çalışmada bu dibe vurmanın bir çıkışın başlangıcı olabileceğini yazdı. Siyasal Katılma başlıklı tezine göre DP geleneği halkın muhafazakâr değerlerine saygılıyken, CHP, onları değiştirmekten yanaydı. DP’liler halka hizmet götürürken, CHP’liler ona dans öğretmekle meşguldüler. Bu yüzden de hizmet almamış halk, değerlerine saldıran bu partiyi sandıkta habire cezalandırıp duruyordu.<br />İlginçtir, geçen hafta Baykal’ın partisi dibe vurduğunda, muhalifleri ona tam da bu saptamalarla saldıracaklardı.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Hizipçi</span><br />Sözkonusu rapor Turan Güneş aracılığıyla CHP’nin yükselen yıldızı Bülent Ecevit’e ulaştırıldı. Ecevit, bu genç akademisyeni elinden tutup İsmet İnönü’ye götürdü. Ve partiye böyle kaydoldu.<br />12 Mart döneminde askerdeydi.<br />Döndüğünde Ecevit’i partinin başına geçmiş buldu ve onun isteğiyle 1973 seçimlerinde Antalya’dan adaylığını koydu.<br />35 yaşında milletvekiliydi. 36’sında Maliye Bakanı oldu.<br />Ancak ‘70′li yıllar onun adının ‘hizipçilik’le özdeşleştirileceği yıllar oldu. O kadar ki, Meydan Lauresse sözlüğünün ‘Hizip’ maddesi hizipçiliğin ne olduğunu anlatırken kendisine atıf yapıyordu.<br /><br /><span style="font-weight: bold;"> Sürgün</span><br />İkinci siyaset stajını 12 Eylül sonrası Demirel’le birlikte sürgünde olduğu Zincirbozan’da yaptı. Burada düzenlenen seminerlerde, Türkiye sorunları üzerine siyasi rakipleriyle uzun tartışmalar yaptı.<br />Referandumla yasaklar kalkınca da yeniden meclise döndü.<br />O gün bugündür, yani 17 yıldır ‘Deniz’le partisi arasında med-cezir manzaraları yaşanıyor.<br />Kâh Ricky Martin şarkısıyla merdivenlerden iniyor, kâh Yunus’lardan Edebali’lerden söz edip Anadolu solu kavramını ortaya atıyor, kah bırakıp gidiyor, dayanamayıp geri dönüyor.<br />1988 SHP kurultayında hizipçilik iddialarını yalanlarken “Ben Baykalcı değilim” açıklamasını yaptı.<br />2000′de Yener Süsoy’a “Hizip kurmaya ne maddi gücüm var, ne de benden talimat bekleyen insanlarım…” dedi; “Arkamda ne bana güç katan işadamları, ne medya, ne aşiret, ne de maddi güç var. Ben yalnız bir adamım. Baremin 6. derecesinden emekli Hüseyin Hilmi’nin oğlu Deniz Baykal’ım ben…”<br /><br /><span style="font-weight: bold;"> Gladyatör</span><br />Lider Biyografilerindeki Türkiye (Aykırı Tarih, 2001) kitabında Deniz Baykal bölümünü yazan Yücel Demirer ve Levent Erçin ona ‘Ya çok sevilen ya da nefret edilen’ başlığını yakıştırdılar.<br />Bedri Baykam’a göre o, “Herkese rağmen herkesi kurtaracak gladyatör"dü.<br />Cemal Süreyya’nın (99 Yüz, Kaynak Y, 1991) tabiriyle ise “3 kişinin içinde ahbap, 100 kişi içinde yol gösterici… 1000 kişinin içinde hiç…”<br />Süreyya, Baykal notlarını -bugünü okurmuş gibi- bitirir:<br />“Her şey bitti mi? Sayılmaz. Deniz Baykal’ın o saç büklümü, alınyazısını bugün yine özenle gizlemekte… Eskisi kadar güvenli biçimde olmasa da…”<br /><br /><span style="font-weight: bold;">İşte Baykal’ın en sevdiği şiir</span><br />“Ne kazandım diye sevin, ne yıkıldım diye yerin”<br />Bir tarihte CHP liderine en sevdiği şiir sorulduğunda Adam Olmak demişti. Ne zaman sıkılsa, sıkıntısını bu şiirle dindirmişti.<br />Şairin adı Rudyard Kipling’di. Tercümanı ise Bülent Ecevit…<br />Şiiri okuyunca, yenildiği her seçimden sonra Baykal’ın nasıl olup da “Zafer bizim” açıklaması yaptığını daha iyi anlayacaksınız:<br />“Çevrende herkes şaşırsa,<br />bunu da senden bilse,<br />sen aklı başında kalabilirsen eğer,<br />herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır,<br />hem kendine güvenirsen eğer,<br />bekleyebilirsen usanmadan,<br />yalanla karşılık vermezsen yalana,<br />kendini evliya sanmadan<br />kin tutmayabilirsen kin tutana.<br />düşlere kapılmadan düş kurabilir,<br />yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer,<br />ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir,<br />ikisine de vermeyebilirsen değer,<br />söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz,<br />kandırabilir diye safları, dert edinmezsen,<br />ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz,<br />koyulabilirsen işe yeniden.<br />döküp ortaya varını yoğunu,<br />bir yazı turada yitirsen bile<br />yitirdiklerini dolamaksızın dile<br />baştan tutabilirsen yolunu<br />yüreğine sinirine dayan diyecek<br />direncinden başka şeyin kalmasa da,<br />herkesin bırakıp gittiği noktada,<br />sen dayanabilirsen tek<br />herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen,<br />unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken<br />dost da düşman da incitemezse seni<br />ne küçümser ne büyültürsen çevreni<br />her saatin her dakikasına<br />emeğini katarsan hakçasına<br />her şeyi ile dünya önüne serilir<br />üstelik oğlum, adam oldun demektir.”</p> </div><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-45228396119983645772007-08-14T13:05:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.265-07:00Liderler - Recep Tayyip ErdoğanMehter takımındaydı. Futbol takımındaydı. Münazara takımındaydı. Dersleri zayıf olsa da sosyal yönü tamdı. Bir hocası, "Çalışkan imam hatipliler birer hacı kızı alıp eve çekilecek. Türkiye'yi siz yöneteceksiniz" dedi<br /><br /><br /><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=6523372697651393085&hl=en" flashvars=""></embed><br /><br /><img src="http://www.candundar.com.tr/_media/3031.jpg" align="right" border="0" height="200" hspace="6" vspace="5" width="131" /><br />İstanbul İmam Hatip Lisesi 5-B sınıfının 1970-1971 yıllığında Mehmet Akif'in etrafında kümelenmiş öğrenci fotoğrafları var; bu fotoğrafların en üstünde de tanıdık bir çehre:<br />Recep Tayyip Erdoğan...<br />İşin ilginci bu mizansen, "ampul" şeklinde bir zemin üzerine oturtulmuş. Ertesi yıl 6-B'ye geçen öğrenciler, bu kez kökleri derin bir ağacın meyveleri gibi yerleşmişler tabloya...<br />Erdoğan, yine en üstteki meyve pozisyonunda...<br /><br /><b>Kur'an'dan bütünlemeye</b><br />NTV için hazırladığımız "Lider Portreleri"nin Recep Tayyip Erdoğan bölümü için araştırma yapan arkadaşımız Yusuf Kenan Beysülen'in ulaştığı imam hatip karnesi, Başbakan'ın vasat bir öğrenci olduğunu gösteriyor.<br />1973'te "iyi" dereceyle mezun olan Erdoğan'ın notları pek parlak değil:<br />Kur'an-ı Kerim'den ancak bütünlemede geçebilmiş.<br />Arapçası zayıf; tek ders sınavından 5 alabilmiş.<br />Tefsir: 6...<br />Hadis: 7...<br />Fıkıh: 7...<br />Dini derslerinin zayıflığına karşın Milli Savunma'sı 8 Erdoğan'ın...<br />Mezuniyet karnesinde bir tek 10 var: Beden Eğitimi...<img src="http://www.candundar.com.tr/_media/3030.jpg" align="right" border="0" height="105" hspace="6" vspace="5" width="240" /><br /><br /><b>Mehter takımında</b><br />Dersleri zayıftı ama Erdoğan sosyal bir öğrenciydi. Okulun bütün faaliyetlerinde yer alıyordu.<br />1972'de yapılan İstanbul liselerarası münazara yarışmasında, İstanbul İmam Hatip Lisesi'ne birinciliği getiren ekipte o da vardı.<br />Ayrıca okulun mehter takımında yer alıyor, uzun boylu olduğu için Mehteran'ın önünde sancak taşıyordu.<br />Bir yandan da İmam Hatip'in futbol takımında top koşturuyordu. Yıllar sonra sahada giydiği şort hatırlatıldığında gülecek ve "Bu yönden günahkâr olduğumu biliyorum" diyecekti.<br /><br /><b>Meczuplar ve hizmetkârlar</b><br />Velhasıl sınıfta arkadaşları Kur'an hatmederken o, sokakta, hayatın içindeydi.<br />Belki de yıllar sonra sınıf arkadaşlarına fark atmasının sırrı buradaydı.<br />Erdoğan'ın sınıf arkadaşlarından Abdurrahman Şen'in, Beysülen'e anlattığı bir anı bunu doğruluyor.<br />Şen, bir gün Karagümrük stadında hocaları Fevzi Bektaş'la Erdoğan'ın bir maçını izlediklerini anlatıyor. Erdoğan maçta çok iyi oynuyor. Çıkışta Bektaş, Şen'e Erdoğan'ın dersleri zayıf olduğu halde sahanın en iyilerinden olduğunu belirtip diyor ki:<br />"Bugün Kuran-ı Kerim'den, Arapçadan benden 9-10 alanlar, yarın birer hacı kızı alıp kenara çekilecekler. Bu ülkeye, bugün bu sahalarda top koşturanlar, sizler hizmet vereceksiniz."<br />Şen şöyle doğruluyor:<br />"Bugün bakıyorum, hakikaten bizim sınıfta Arapçası, Kuran'ı, meslek dersleri 9-10 olanlar, bugün birer köşeye çekildiler. Hatta bir kısmı kendilerini iyice meczuplaştırdı. Ama o günlerde kahveye kaçan, sinemaya giden, top oynayan, 'Bu ne biçim imam hatipli' diye eleştirilen öğrenciler, toplumun önünde iş yapan insanlar oldular."<br /><br /><br /><br /><center><span 4="" style="color: rgb(10, 105, 201);"><b>Siyasete komşusu soktu</b></span></center>Dün, tek başına iktidar olamazsa siyaseti bırakacağını açıklayan Erdoğan, siyasete 33 yıl önce bir komşusunun önayak olması sonucu girmişti.<br />1973'te İmam Hatip'i bitirmiş, ertesi yıl İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi'ne başlamıştı. O yıl, futbol sayesinde iş de bulmuştu.<br />Oynamakta olduğu Camialtı futbol takımından 1. Amatör Küme takımlarından İETT'ye transfer olunca İETT Altıntepe Müdürlüğü'nde işçi olarak işe alınmıştı.<br />Milli Selamet Partisi'nin meydanlara çıktığı yıllardı. Komşusu, hemşerisi, arkadaşı Nuri Avcı, MSP Gençlik Kolları Başkanı'ydı. Onu bir parti toplantısına götürdü. Sonra da partiye üye olmasını teklif etti. Ama Erdoğan'ın babası koyu AP'liydi. Böyle bir şeye asla izin vermezdi.<br />Erdoğan, "Üye olurum ama gizli kalsın, babam duymasın" dedi. Böylece, gizlice MSP'ye üye oldu.<br />Çok kısa zamanda girişkenliği sayesinde MSP'nin Beyoğlu Gençlik Kolları Başkanı olacak, bir yıl sonra da İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanlığı'na terfi edecekti.<br /><br /><br /> <center><span 4="" style="color: rgb(10, 105, 201);"><b>Sistem ve Erdoğan...</b></span></center>Erdoğan'ın yükselişinde sistemin payı var mı?<br />Kariyerinin değişik aşamalarına dikkatlice bakıldığında anlaşılıyor ki, istemeden de olsa aslen ona muhalif olan siyasal sistem, bu yükselişe omuz vermiş.<br />Hatırlatalım:<br />12 Eylül geldiğinde Erdoğan İETT'de çalışıyordu. Emine Hanım'la evlenmişti. İki çocuk babası olmuştu. Erbakan'ın gözdeleri arasına girmişti. MSP'nin Gençlik Kolları Başkanı idi.<br />Dönemin Sebil dergisi, onu "İslamcı gençliğin gerçek liderlerinden" diye tanımlıyordu.<br />12 Eylül'de askerle ilk kez karşılaştı. İETT'nin başına bir komando albay gelince kendi deyimiyle "farklı bir hava esti. O hava kendisine uymadı" ve istifasını verip ayrıldı. Daha 70'lerin sonunda İslamcı hareket tamamen ortadan çekilmişe benziyordu. Sonra ne oldu da birden palazlandı?<br />Erdoğan'ı yıllardır izleyen araştırmacı Ruşen Çakır'ın buna dair önemli bir gözlemi var: "12 Eylül'de ülkücü ve devrimci gençler hapislere dolduruldu. Gençlik boşta kaldı ve burayı büyük ölçüde İslamcılar doldurdu. Eğer onlar da o dönem ülkücüler ve devrimciler kadar telef olsalardı, belki bugün AKP'nin tek başına iktidarına kadar gelen süreç yaşanmazdı."<br /><img src="http://www.candundar.com.tr/_media/3029.jpg" align="right" border="0" height="140" hspace="6" vspace="5" width="115" /><br /><b>Ateşten gömlek</b><br />Erdoğan askerliğini yapıp döndüğünde ANAP kurulmuş, eski MSP'liler orada saf tutmuştu.<br />Yeni kurulan Refah Partisi adam bulamıyordu. Bu çalışma için görüştüğümüz Çakır'a göre, burada da kritik bir karar verdi. "Ateşten gömlek giydi" ve herkes Özal'ın peşine takılırken, -hatta söylenti doğruysa Özal kendisine özel kalem müdürlüğünü teklif etmişken- Erbakan'ı ve onun yeni partisi Refah'ı tercih etti.<br />Orada, çok daha hızlı sivrildi. Henüz 31 yaşında, Türkiye'nin en büyük kentinde il başkanı olmuştu. Bir süre sonra da milletvekili adayı olacaktı.<br /><br /><b>Sistemin hediyesi</b><br />Ruşen Çakır'a göre, Erdoğan'ın siyasal kariyerinde sistemden aldığı bir "büyük hediye" daha var: Şiir okuma nedeniyle gelen hapislik...<br />"Bu..." diyor Çakır, "...Erdoğan'a sistemin bir hediyesidir. Onu batırmak isterken tam tersine çıkardılar. Refahyol'un 28 Şubat deneyimi ile Erbakan ve kurmaylarının kötü sınav verişi de o döneme denk gelince Erdoğan'ın önü açıldı."<br />Tabii "hediyeler" ve tesadüflerle bireysel yeteneğin kesiştiği bu öyküye Erdoğan'ın baştan beri yanından ayırmadığı ekibini, Albayrak'ların finans imkânlarını, MÜSİAD çevrelerinin verdiği desteği de katıyor Çakır...<br />O destekler arasına son dönemeçte ABD de katılınca 60'ların imam hatip lisesi öğrencisinden 2000'lerin Başbakanı çıkıyor.<div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-38147739551790522302007-08-14T13:00:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.266-07:00Liderler - Devlet Bahçeli<span style="font-weight: bold;">Bahçeli'nin sırları </span><br />Devlet Bahçeli, çocukken de, akademisyenken de, Türkeş'in yanındayken de hep şimdiki gibi ketum, mesafeli ve gösterişsizdi. Ama bu özelliği onun sessiz ve derinden tırmanışını engellemedi<br /><br /><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-8487868238075072829&hl=en" flashvars=""></embed><br /><br />MHP lideri Devlet Bahçeli miting kürsüsünden attığı bir yağlı urganla bu seçime damgasını vurdu. Aslında son ana kadar ortaya çıkmamış, ekranda görünmemiş, 1999'da olduğu gibi düşük bir profil ortaya koymuştu.<img src="http://www.candundar.com.tr/_media/3000.jpg" align="right" border="0" height="44" hspace="6" vspace="5" width="250" /><br />Bu sessizlik, bir seçim stratejisi mi?<br />NTV için hazırladığımız "Liderler belgeselleri"nin "Devlet Bahçeli" bölümü için çalışırken gördük ki ön planda olmayı sevmeyen bu tavır, bir kampanya taktiği değil, bir kişilik özelliği...<br />Bahçeli, çocukken de, akademisyenken de, Türkeş'in yanındayken de hep şimdiki gibi ketum, mesafeli ve gösterişsizdi. Ama bu özelliği, onun sessiz ve derinden tırmanışını engellemedi.<br />Devlet Bahçeli varlıklı bir aileye mensup olduğundan üniversiteye kadar hep özel okullarda okudu. MHP uzmanı yazar Kemal Can'a göre camiada "kolejli" diye tanınıyor.<br />Liseye İstanbul'da Akgün Koleji'nde başladı; Ata Koleji'nde tamamladı. İstanbul'un otoriterliğiyle ünlü 1. Ordu Komutanı Cemal Tural'ın eşi Suna Tural, lisede edebiyat öğretmeniydi. İlk milliyetçi kitapları o tavsiye etti.<br />1967'de Ankara İktisadi, Ticari İlimler Akademisi'ni kazandı. Dış Ticaret okuyordu. Annesiyle birlikte kalıyordu. Pek çok 68'li gibi, siyasete o dönem girdi. Türkeş'in Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin seminerlerine gidip geliyor, Akademi'nin ülkücü gençleriyle geziyordu. Solcuların egemenliğindeki Akademi'de Ülkü Ocakları'nı kurdu.<br />Ve 1969'da okulu solcuların elinden kurtarmak için ülkücülerle birlikte bir işgal eylemine önderlik etti.<br />Henüz 21 yaşındaydı.<br /><br /><div style="text-align: center;"><b>Çatlı'nın hocası<img src="http://www.candundar.com.tr/_media/1499.jpg" align="right" border="0" height="150" hspace="6" vspace="5" width="109" /></b><br /></div>1971'de mezun oldu ve okulda asistan olarak kaldı. Abdullah Çatlı, öğrencileri arasındaydı. Öğrencileri ve öğretim elemanları akademisyen Bahçeli'yi, bugünkü gibi ciddi, ağırbaşlı biri olarak anımsıyorlar. Yakınları ona "Devlet Abi" diye hitap ediyor. Okulun yakınlarındaki Ciğer 52'de yemek yiyor; yanında hesap ödemeye kimse cüret edemiyor.<br />O zaman da alnını ve ensesini açık bırakacak şekilde saç tıraşı oluyor. Nedenini soranlara şöyle diyor:<br />"Alnınız açık olsun ki övülecek bir iş yaptığınızda alnınızdan öpsünler; enseniz açık olsun ki kötü bir şey yaptığınızda şaplağı vursunlar."<br />Örgütçülüğüne akademisyenliğinde de devam ediyor; "Ülkücü Maliyeciler ve İktisatçılar Yüksekokullar Asistanları Derneği"nin (ÜNAY) kurucuları arasında yer alıyor. Ülkücü öğretim üyelerinin üniversitede kadrolaşması için çalışıyor.<br />Bugün adı Gazi Üniversitesi olan Akademi'den arkadaşı Rıza Ayhan, yazları çadırla tatile çıktıklarında, köylülerle sohbet edip memleket meselelerini tartışmaktan tatil yapamadan geri döndüklerini anlatıyor.<br />"Tatilin iyisi böyle olur" diyor Bahçeli... O yıllara ait "tek vukuat"ı var mahkeme kayıtlarında... 1978'de beyaz Renault'sunu ülkücü gençlere ödünç veriyor ve aracın bagajındaki portakal sandığından 2 makineli tüfek çıkıyor. Konu, Adana MHP davasında gündeme geliyor; ama Bahçeli'nin ifadesi alınmıyor.<br />12 Eylül'de hemen bütün siyasi dernekler kapatılırken Bahçeli'nin Üniversite Akademi ve Yüksekokullar Asistanları Derneği'ne dokunulmuyor.<br />Ama üniversite, Bahçeli'nin doktora tezine danışman hoca vermeyi geciktirerek engelleme yapıyor. Bahçeli bu yüzden tezini 10 yılda tamamlayabiliyor.<br /><br /><div style="text-align: center;"><b>Evlilik hazırlığı</b><br /></div>12 Eylül yıllarında üniversitedeki ülkücü arkadaşlarıyla MHP'nin "akademisyenler grubu" gibi çalışıyorlar.<br />Hamle ve Töre dergilerini çıkarıyorlar. Bahçeli o ara, siyasi faaliyetler yasaklanınca bir ev alıp döşüyor, evlenme hazırlığına girişiyor; üniversiteden bir arkadaşına "Ev hazır, şimdi içine bir hanımefendi bulmak kaldı" diyor. Ancak "memleket meseleleri" nedeniyle bu planı hep ertelemek zorunda kalıyor.<br />1987'de Türkeş'ten Milliyetçi Çalışma Partisi'ne davet alıyor. Ve o yıl, 19 Nisan'daki kongrede Genel Sekreter seçiliyor. O gün, kendisini siyasete girmeye teşvik eden babasının ölümünün 20. yıldönümü...<br />10 yıl yanında çalıştığı Başbuğ ölünce yerine geçiyor. Ve 1999'da, bir başka 19 Nisan sabahı, partisinin büyük zaferiyle milletvekili oluyor.<br />Sonrası?.. 10 gün sonra belli olacak.<br /><br /><center><b>Ferdi Tayfur hayranı<img src="http://www.candundar.com.tr/_media/1498.jpg" align="right" border="0" height="160" hspace="6" vspace="5" width="138" /></b></center>Diğer liderlerin tersine, Bahçeli'nin özel hayatı pek az biliniyor.<br />Fanatik Beşiktaşlı... Türk halk ve sanat müziklerini seviyor; arada Ferdi Tayfur dinliyor. Favori yemeği: Acılı Adana...<br />Asla ütüsüz pantolon, kravatsız elbise giymiyor.<br />Bekâr. Ankara'da ablası Serpil Hanım'la oturuyor.<br />1948'de Osmaniye'de doğmuş. Türkmen köklerine dayanan Bahçeli ailesi koyu CHP'li... İsmet Paşa hayranı olan babası Salih Bahçeli'nin ilk evliliğinden iki çocuğu var. İlk eşi vefat edince Saime Hanım'la evlenmiş. Ondan da 4 çocuğu olmuş.Oğullarına, gördüğü bir rüyadan isimler koymuş: Turan, Servet ve Devlet...<br /><br /><br /><br /><center><b>Harmandalı oynardı</b></center>Devlet Bahçeli'nin çocukluk izlerini süren Hacı Mehmet Duranoğlu, Osmaniye 7 Ocak İlkokulu'ndaki<img src="http://www.candundar.com.tr/_media/1497.jpg" align="right" border="0" height="165" hspace="6" vspace="5" width="105" /> diploma defterine ulaştı:<br />Defterde doğum tarihi, doğum kaydı tutulmamış pek çok Anadolu çocuğunun olduğu gibi, 1 Ocak görünüyor. Diploma derecesi: Pekiyi...<br />Bahçeli'nin Yavrukurt'ken çekilmiş bir fotoğrafı da var. Ağabeyi Servet Bahçeli, Duranoğlu'na Bahçeli'nin çok iyi halay çektiğini anlatıyor: "Öğrenciliğinde, okul müsamerelerinde ben mandolin çalardım, Devlet harmandalı oynardı" diyor.<div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-19831469579172610422007-08-13T12:13:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.267-07:00Johnson Mektubu<div class="bText"> <div class="image_block"><img src="http://www.dijisinema.com/blogs/media/blogs/c/jhonsonmektubu.jpg" alt="johnson mektubu" title="johnson mektubu" height="126" width="170" /><div class="image_legend">johnson mektubu</div></div> <p>Amerika Türkiye'yi bir müdahaleden nasıl vazgeçirdi? 43. yıldönümü nedeniyle “Johnson Mektubu” belgeselini yayınlıyoruz.</p> <p class="bMore"><a id="more291" name="more291"></a></p> <div class="videoblock"><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=5757545349860826104&hl=en" flashvars=""></embed></div> </div><br /><br />Amerika Birleşik Devletleri başkanı Lyndon B. Johnson tarafından Türkiye başbakanı İsmet İnönü’ye 5 Haziran 1964 tarihinde gönderilen, Türkiye'nin Kıbrıs’a müdahalesini önlemek amacıyla ve kaba bir üslupla yazılmış mektup.<br /><br />Kıbrıs’ta yaşanan çatışmaların artması ve Rum tarafının silahlanma kararı alması üzerine 2 Haziran 1964 tarihinde Türkiye hükümeti Kıbrıs’a çıkarma yapma kararını açıkladı ve gerekli hazırlıklara başladı. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nde de askeri hareketlilik artmaya başlamıştı. Yaşanan gelişmelerden rahatsızlık duyan ABD, bölgede çıkacak bir savaşı kendi stratejik çıkarlarına aykırı bulmaktaydı. Bu nedenle ABD tarafı devreye girme ihtiyacı duydu. Başkan Johnson tarafından imzalanan ve daha sonraları “Johnson mektubu” olarak tarihe geçen ünlü mektup 5 Haziran 1964’te Türkiye başbakanı İnönü’ye iletildi.<br /><br />Mektupta, Türkiye'nin adaya tek taraflı müdahalesinin Türk ve Yunan tarafları arasında savaşa yol açabileceği ve NATO üyesi olan bu iki ülkenin savaşmasının kabul edilemez olduğu ifade edilmiştir. Türkiye'nin müdahale kararı almadan önce müttefiklerine danışması gerektiği anımsatılmıştır. Ayrıca bu savaşın Sovyetler Birliği’nin de Türkiye’ye müdahale ihtimalini doğuracağı ve NATO'nun böyle bir durumda Türkiye'yi savunma konusunda isteksiz olacağı ima edilmiştir. ABD'nin Türkiye’ye sağladığı askeri malzemenin bu müdahalede kullanılmasına izin verilmeyeceği belirtilmiştir. Mektubun ardından Türkiye müdahale kararından vazgeçmiştir. İsmet İnönü 21 Haziran 1964’te ABD’ye giderek başkan Johnson ile bir görüşmede bulunmuştur.<br /><br />Mektup hem Türk kamuoyunda hem de Türk dış politikasında yarattığı etki ile büyük önem taşımaktadır. Mektup çok sert ve kaba bir üslupla yazılmış, küçük düşürücü ifadelere yer vermiştir. Bir süre kamuoyundan gizlenen mektup hem yönetim kademelerinde hem de Türk halkında büyük hayal kırıklığı yaratmıştır. Ayrıca Türkiye-ABD ilişkilerinde ve Türk dış politikasında bazı önemli değişikliklerin habercisi olmuştur. O dönemde Batı bloğu içerisinde yer alan Türkiye, bu mektup sayesinde kendi ulusal çıkarlarının Batı bloğunun, özellikle de blok lideri ABD’nin çıkarlarıyla çeliştiği noktada bağımsız politikalar geliştirme konusunda sıkıntılar yaşanabileceğini görmüş, ABD'nin kimi zaman kendisini yalnız bırakabileceğini anlamıştır. Burada uluslararası sistemin de etkisi görülmektedir. İki kutuplu sistemde bloklar arasındaki ayrım sertleştiği oranda blok üyeleri, içinde yer aldıkları bloktan bağımsız politikalar geliştirmekte zorlanmaktadır. Nitekim bu tarihten sonra bloklar arasındaki ilişkilerin yumuşamaya başlamasının da etkisi ile Türkiye çok yönlü politikalar izlemeye başlamıştır. Dış politikada ABD'ye olan bağımlılık azalmış hatta en düşük seviyeye inmiş, Sovyetler Birliği ile yakınlaşma süreci başlamıştır.<br /><br />ABD’nin sert tavrının nedenlerinden biri de o yıllarda Türkiye'nin stratejik öneminde görülen nispi azalmadır. ABD'nin 1960 yılında nükleer başlık taşıyabilen stratejik denizaltıları kullanmaya başlaması ile Türkiye’deki üslere olan ihtiyaç azalmıştır. Nitekim, ilerleyen süreçte Sovyetler Birliği’nin Akdeniz’deki varlığı artmaya başlayınca hem Türkiye'nin hem de Doğu Akdeniz’in güvenliği açısından Kıbrıs’ın önemi artmıştır. Bu nedenle ABD, Kıbrıs sorununda Türkiye’ye karşı daha yumuşak bir tavır tercih etmeye başlamıştır.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Kaynak:</span> Wikipedia<span style="font-weight: bold;"></span><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-21511618358562370042007-08-13T12:01:00.001-07:002008-05-18T10:41:21.268-07:0016 Mart Katliami<div class="bText"> <div class="image_block"><img src="http://www.dijisinema.com/blogs/media/blogs/c/16martkatlimai.jpg" alt="16 Mart katliami" title="16 Mart katliami" height="136" width="170" /><div class="image_legend">16 Mart katliami</div></div> <p>16 Mart 1978 Perşembe günü, İstanbul Üniversitesi ögrencilerinin üzerine atılan bomba 7 kişinin ölümüne, 47 kişinin yaralanmasına neden olmuştu.</p> <p>16 Mart 2003′te CNN Türk’te yayınlanan “16 Mart katliamı” belgeselini (44 dakika) izleyebilirsiniz.</p> <p class="bMore"><a id="more292" name="more292"></a></p> <div class="videoblock"><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=5361446553804489769&hl=en" flashvars=""></embed></div> <p>16 mart 1978′de İstanbul Üniversitesi’nden öğle üzeri dersten çıkan Hukuk ve İktisat Fakültesi öğrencilerine kimlikleri saptanamayan bir grup tarafından bombalı ve silahlı bir saldırı yapıldı.<br /><br />Saldırıda Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl ve Murat Kurt öldü, 41 öğrenci yaralandı. Olaydan sonra İstanbul Üniversitesi Senatosu, üniversiteyi süresiz kapatma kararı aldı.<br /><br />Öğrencilerin üzerine bomba atanların içinde olduğu iddia edilen Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Hamit Akyüz, 17 nisan 1978′de İzmit’te yakalandı.<br /><br />Saldırı nedeniyle İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi’nde açılan davada, Ülkü Ocakları İstanbul Şubesi Başkanı Orhan Çakıroğlu, Kazım Ayaydın, Mehmet Gül, Ahmet Hamdi Paksoy ve Sıddık Polat yargılandı.<br /><br />30 mart 1980′de biten davada Sıddık Polat’a 11 yıl hapis cezası verildi, diğer sanıklar beraat etti. Askeri Yargıtay’ın 5 ekim 1982 tarihli kararından sonra Sıddık Polat da beraat etti.<br /><br />Dava, zamanaşımına uğramak üzereyken yeni delillerin ışığında olaydan 17 yıl sonra 1995 yılında İstanbul Altıncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde ikinci kez açıldı.<br /><br />1997′de İstanbul Barosu bünyesinde kurulan Susurluk Komisyonu’na gelen bazı belgelerden dönemin Ülkü Ocakları Başkanı Lokman Kondakçı ile dönemin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş arasında katliamın karanlık noktalarını aydınlatacak önemli bir görüşme yapıldığı anlaşıldı.<br /><br />Avukatlar bu belgeleri mahkemeye sundu ve Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan belge ve görüşme tutanaklarının tamamının gönderilmesini istedi. MİT mahkemenin bu isteğine olumsuz yanıt verdi ve İçişleri Bakanlığı’nın muhatap alınmasını istedi.<br /><br />Uzun süren yazışmalardan sonuç alınamaması üzerine avukatlar, “MİT’in mahkemeye müdahale ettiği, savunma haklarının kısıtlandığı” gerekçesiyle davadan çekildi.<br /><br />Ayrıca, büyük bölümü açıklanan, bazı gazetelerde de yayınlanan belgeler nedeniyle Avukat Cem Alptekin ‘gizli belgeleri açıkladığı’ iddiasıyla İstanbul Beşinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı ve beraat etti.<br /><br />16 mart 1978′de düzenlenen silahlı-bombalı saldırı nedeniyle açılan davanın, MİT’in istenen belgeleri göndermemesi ve bu nedenle davanın sonuçlanmaması nedeniyle avukatlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu.<br /><br />Avukatlardan Hilmi Hanta, “16 martın çözülmesi demek, 12 eylülün çözülmesi demek. Onun için yıllardır MİT istenilen belgeyi göndermiyor. Aradan 25 yıl geçtiği halde deliller karartılıyor, toplanması engelleniyor” dedi.</p> </div><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-20336566004057217422007-08-13T12:01:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.269-07:00SEYİR DEFTERİ-1919<div class="bText"> <div class="image_block"><img src="http://www.dijisinema.com/blogs/media/blogs/c/seyirdefteri.jpg" alt="seyir defteri" title="seyir defteri" height="126" width="170" /><div class="image_legend">seyir defteri</div></div> <p>1995 yılında ekrana gelen “Gölgedekiler” belgesel serisi içinde hazırlanan “Seyir Defteri-1919″ belgeseli.</p> <p class="bMore"><a id="more290" name="more290"></a></p> <div class="videoblock"><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=3806703312160432116&hl=en" flashvars=""></embed></div> <p><b>Taka mı, transatlantik mi?</b></p> <p>Konunun ciddiyetiyle bağdaşmayabilir ama, ne yapayım ki ben ne zaman Bandırma Vapuru tartışması açılsa hep o fıkrayı anımsıyorum:</p> <p>Hani Bandırmaspor-Denizlispor futbol maçında Bandırma taraftarları “Bandırma… Bandırma…” diye tezahürat yaptıkça karşı taraftan Denizlililer inatla bağırıyorlarmış: </p> <p>“Bandırıcez… Bandırıcez…” </p> <p>Yakın tarihimizin yanlış bir fotoğrafla üretilen bir yalandan ibaret olduğunu iddia edenler, yanlış bir fotoğraf ortaya atıp, alternatif bir “yalan tarih” üretme arayışına girdiler ve işin aslı anlaşılınca da hiç ses etmeden ortadan kayboldular.</p> <p>Çünkü Mustafa Kemal’siz bir yakın çağ Türk tarihi yazmaya çalışmak hadi en hafif tabiriyle söyleyelim ayıptı ve maça “Bandırıcez” mantığıyla bakan bir fanatizmin izlerini taşıyordu. Sonunda Atatürkçü Düşünce Derneği, yanlış fotoğrafın izini sürerek işin aslını ortaya çıkardı ve bu “Bandırma-Bandırcez” inatlaşması da böylece sona erdi.</p> <p> </p> <p>* * *</p> <p> </p> <p>Peki neydi bunca gürültünün anlamı?</p> <p>Neydi kanıtlanmaya çalışılan “tarihi gerçek"?</p> <p>“Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a Padişah Vahdettin’in verdiği görevle gönderilmiş oluşu” mu?</p> <p>Bunun böyle olduğunu anlamak için Nutuk’u bir kez dikkatle okumak yeterlidir. Atatürk, daha sonraları bu görevlendirmenin ayrıntılarını Falih Rıfkı’ya uzun uzadıya anlatmıştır.</p> <p>“Gerçek” buysa, geminin kaç grostonluk olduğunu tartışmanın ne önemi olabilir?</p> <p>Vahdettin’in, Mustafa Kemal’e “Paşa, paşa… devleti kurtarabilirsin” dediği ve bir de altın saat hediye ettikten sonra Samsun’a uğurladığı bilinirken, Bandırma’nın boyutlarını abartmak, hangi tarih tartışmasına katkı sağlayabilir?</p> <p>Tabii soruyu tersinden sormak da mümkün:</p> <p>Mustafa Kemal’e verilen “görev", yöredeki ahalinin isyanını bastırmak olduğu halde, O’nun bunu tersine çevirip, ulusal direnişi başarıyla örgütleyerek sonuçlandırdığı bir tarihsel gerçek iken, Bandırma’nın boyutlarını küçültmek ve O’nu zavallı bir tekneye indirgemek kime ne yarar sağlayabilir ki?</p> <p>Sevgili hocam Ahmet Taner Kışlalı ve konuya ilişkin duyarlılığını birkaç yazıyla ortaya koyan Hasan Pulur ne kadar itiraz etseler de kendi okul deneyimlerimden biliyorum ki Bandırma serüveninin orta öğrenim düzeyindeki karşılığı “pusulası olmayan külüstür bir takanın, tecrübesiz bir kaptanla bir geceyarısı gizlice Karadeniz’e açılması"dır. “3 gün 3 gece süren bu maceralı yolculuk sonunda Mustafa Kemal, Samsun’a çıkmış ve milli mücadeleyi başlatmıştır.”</p> <p>Oysa biraz kitap karıştıran herkesin kolayca öğrenebileceği gibi gemi pusulasız değil, çift pusulalıdır. Kaptanı İsmail Hakkı Bey’in o dönemde 28 yıllık deniz deneyimi vardır. Gemi, yola çıkmadan haftalarca önce bakıma alınmıştır. “Bir geceyarısı gizlice” değil, güpegündüz ve Saray’ın bilgisi dahilinde yola çıkmıştır. Samsun’a çıkan yalnız Mustafa Kemal Paşa değildir. Yanında 18 silah arkadaşı vardır. Ve daha önceden Anadolu’ya geçen komutanların da öncülüğünde Anadolu’da milli mücadele çoktan başlamış, yerel kongreler, Cumhuriyet ilan edecek kadar iddialı bir savaşa girişmişlerdir.</p> <p>Bunları bilmek, Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’ndaki lider rolünün önemini azaltır mı? Elbette ki hayır.</p> <p>Sadece, ülkemizin tarihini daha sağlıklı bir çerçeveye oturtmamıza katkı sağlar.</p> <p>Şimdi denilecektir ki, “bunların bilinmesine, öğretilmesine bir engel yok ki…” O halde, lütfen söyler misiniz, neden Bandırma Vapuru’nu kelle koltukta Samsun’a ulaştıran İsmail Hakkı Kaptan bütün yaşamını “kendisinin gemiyi pusulasız yola çıkaracak kadar deneyimsiz bir kaptan olmadığını, Karadeniz’i de avucunun içi gibi bildiğini” anlatmaya çalışarak geçirmiştir? Neden 1940 yılında yaşama veda ederken yakınlarına “Sizlerden son isteğim Bandırma Vapuru’yla ilgili gerçekleri herkese anlatmanızdır” diye vasiyet etmiştir? </p> <p> </p> <p>** *</p> <p> </p> <p>Söylemek istediğim şu:</p> <p>“Bandırıcez” inatlaşmalarına karşı Bandırma’yı savunacağız derken, ulusal mücadeleye omuz vermiş insanları, kaptanları, gemileri önemsizleştirirsek yalnızca tarihe değil, Mustafa Kemal’e de haksızlık etmiş oluruz.</p> <p>Keşke okulda bize “Atatürk yoktu/ düşmanlar çoktu/ Atatürk geldi/ düşmanı yendi” şarkıları yerine düşmanın yenilişinin ayrıntılı tarihini anlatsalardı. Keşke Erzurum ve Sivas’tan önce de ulusal kongreler toplandığını, Mustafa Kemal’den önce de Anadolu’ya geçen komutanlar olduğunu öğrenmiş olsaydık, Mustafa Kemal’e saygımız, sevgimiz azalır mıydı?</p> <p>Kesinlikle hayır…</p> <p>Ama öyle olsaydı, karşımıza Bandırma diye bir transatlantik resmi çıkardıklarında “Bunun ne önemi var ki” derdik, “O ve arkadaşları Vahdettin’in verdiği görevi tersine çevirmeyi ve halkın isyanını bir potada eritmeyi başardılar. Böyle bir başarıya ancak şapka çıkarılır… Gittikleri geminin grostonu ne olursa olsun…”</p> </div><br /><br /><span style="font-weight:bold;">Hazırlayan: Can Dündar</span><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-30508133140805501762007-08-13T07:34:00.000-07:002010-04-22T03:49:02.394-07:00Çerkez Ethem Belgeseli<span style="font-weight: bold;">Çerkez Ethem Belgeseli</span><br /><span style="color: rgb(255, 0, 0); font-weight: bold;">Hazırlayan:</span><span style="font-weight: bold;"> Mim Kemal Öke</span><br /><br /><br /><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=-6852424459194718142&hl=en" flashvars=""></embed><br /><br />Çerkez Ethem Türkiye'ye dönmesi istendiğinde şu cevabı verdi;<br /><br /><span style="font-weight: bold;">“Herkesin beni hain bildiği memleketime af yoluyla dönmem, ihaneti kabul etmem demektir, hakkımdaki gerçeği umuyorum ki, tarihçiler yazacaktır.”</span><br /><br />Sözleri, kendisinin ne kadar "son vatan"ına düşkün olduğunun ve onurlu bir şekilde memleketine dönmek istediğinin en somut ifadesidir.<br /><br /><br /><span style="color: rgb(255, 0, 0); font-weight: bold;">Yakın tarih yazarlarının "Çerkes Ethem"le ilgili görüşleri:</span><br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">PROF DR. MÜMTAZER TÜRKÖNE</span><br /><br />Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında Çerkes Ethem’in payını kimse inkâr edemez. Öyleyse bir borcu yerine getirmeli; tarihimizle barışmak adına bu adamın itibarını iade etmeliyiz.<br /><br /><span class="fullpost"><br /><br />Tıpkı Enver Paşa’nın mezarının İstanbul’a nakledilmesi gibi, Çerkes Ethem’den kalanlar da Amman’dan Türkiye’ye getirilmeli ve Bandırma’da bir anıtmezara defnedilmelidir.<br /><br /><br />Bu eski yaranın sarılması da, Çerkes Ethem’in şahsında Millî Mücadele’nin ateşten günlerinde “son vatan”ı savunanlara, sonrasında yolları ayrı düşmüş olsa da itibarlarının iade edilmesiyle mümkündür.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">AVNİ ÖZGÜREL RADİKAL GAZETESİ</span><br /><br />Çerkes Ethem, “Elinin altında hayli maddi kaynak olmasına rağmen Yunanlılara teslim olma kararını verdiğinde cebindeki üç-beş kuruş dışında yanına bir şey almadı. Nitekim Atina'ya götürülüp tedavisine Almanya'da devam edilmesi kararı üzerine oradan ayrıldığında günlerce pekmeze ekmek banarak karnını doyurmaya çalıştığını da biliyoruz.”<br /><br /><br />“Şurası kesindir ki Ethem'e 'Çerkes' lakabını takan İsmet Paşa'dır. Kendisine sorulduğunda bunu 'övgü' olarak kullandığını söyler; ama Ethem öyle anılmaktan rahatsızdır: "Hepimiz Osmanlı'ydık... Eğer milliyet ve ırk tefriki yapılmaya kalkışılsaydı bu vatanda seceresi karışmamış kim kalırdı."<br /><br /><br />“Ethem'in Yozgat isyanlarını büyük bir maharet ve süratle bastırması da onu aynı yerde daha önce başarısız olmuş bazı kumandanların kıskançlık ve rekabet hislerine hedef haline getirdi.”<br /><br />“Ancak Milli Mücadele şekillenmeye başladığında bir gelişme oldu ve Mustafa Kemal'in yakın çevresinde değişiklik yaşandı. Lider yola birlikte çıktığı kişilerden ayrıldı, mücadeleye sonradan hatta bir bakıma fazlaca inanmadan- katılan 'emir/kumanda adamları' ön plana geçti. Bu değişimin Mustafa Kemal'in arzusu olmaktan çok 'yeni gelenlerin manevrası' olduğu yolunda işaretler var.”<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">PROF. DR. TOKTAMIŞ ATEŞ</span><br /><br />TBMM daha Ankara da çalışmaya başlamadan önce, Salihli cephesinde Yunan ilerlemesinin durdurulması ve iç ayaklanmaların bastırılmasında fevkalede önemli hizmetleri vardır. Hatta hiç abartmadan şunu söyleyebiliriz ki, Eğer Çerkes Ethem ve onun kuvvetleri olmasa idi, Ulusal Kurtuluş mücadelesi başlamadan ortadan kaldırılabilirdi.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">YAVUZ BAHADIROĞLU - TARİHÇİ</span><br /><br />Çerkes Ethem’in yok edilmesine karar verilmişti de, formül aranıyordu aslında. Çerkes Ethem’de kendini feda etmemek için direniyordu…<br /><br /><br />Burada Çerkes Ethem'in davranışını, hıyanetle değil olsa olsa, bir büyük fedakarlık, kendi varlığını feda eden bir oluşum olarak değerlendirmek olduğuna inanıyorum.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">MUHİTTİN NALBANTOĞLU</span><br /><br />Çerkes Ethem çok büyük bir vatansever, kurtuluş savaşının ilk günlerini düşünün, bir tek kişiye ihtiyaç duyulduğu günlerde, bu adam Yunanlıları sahillere çakılı bırakıyor, Anadolu ya bırakmıyor.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">İSMET BOZDAĞ - TARİHÇİ</span><br /><br />Nerede bir yangın varsa oraya yetişen bir Çerkes Ethem kuvvetleri vardı. Batı cephesi komutanlığına atanan İsmet İnönü'nün ilk işi Çerkes Ethemin ünvanını değiştirmek olmuştur.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">CEMAL KUTAY - TARİHÇİ</span><br /><br />Mondros mütarekesinden sonra ta meclisin kurulmasına kadar, ne Erzurum kongresinde, ne Balıkesir kongresinde, ne Alaşehir, ne Sivas kongresinde bulunmamış insanlar, İstanbul un işgalinden sonra sığınacak yerleri kalmadığı için, mecbur kaldılar Anadolu ya geldiler. Mücadele bunun mücadelesidir. Milli mücadelede öncekiler ve sonrakiler mücadelesidir…..<br /><br /><br />Ethem iki şık arasında tercihe mecbur bırakılmıştır; Ya üzerine sevk edilen askerlere karşı koyacak kardeş kanı dökülecektir, veyahutta bırakıp gidecektir. Nereye gidebilir? Yunana. Hayır en büyük tarihi hakikat şimdi size söyleyeceklerimdir. Ethem Yunan'a iltica etmemiştir. Ethem geciş hattı istemiştir.<br /><br /><br />İnsanlara Hain demek kolay, kaldi ki kendini müdafa etme hakkından mahrumsun, kahraman demekte kolay, çünkü kimse kendisine kahraman denilmesini tekzip etmez. Bizim milli mücadelemiz kronolojisi sıhhatle yazılmamış olan bir buhran dönemidir. Ethem yanına kimseyi almadan gitmiştir ve yanındakiler gelelim diye dayatmışlardır, dövüşelim demişlerdir, ikisini de reddetmiştir. Bir kulübesi bile olmayan bir nehir kıyısında kalbi duran bir adamın, layık olmadığı halde hain damgasıyla damgalanması vicdanları rahatsız etmektedir.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">PROF DR. MİM KEMAL ÖKE</span><br /><br />Merkezi otoritenin Çerkes Ethem'den sıkıntı duyması kaçınılmazdı, çünkü Anadolu da sadece bir milli direniş, sadece bir kuvayi milliye hareketi değil, bunun yanı sıra bir liderlik döğüşü de veriliyordu.İşte bu çerçevede Çerkes Ethem in büyümesi halk arasında muazzam bir kahraman olarak her girdiği yerde alkışlarla karşılanması, bazı kişileri tedirginliğe sevk etmiştir. İsmet İnönü'nün her zamanki tavrıyla Çerkes Ethem ve ağabeyleri aleyhinde bazı propagandalarda bulunduğunu da söyleyebiliriz…..<br /><br /><br />İşte bu çerceve içinde Çerkes Ethem arkadaşları ile, Yunan ordusu ve Türk Ordusu arasında kalır İşte orada o önemli kavşakta, bir ikilem içindedir. Ne yapacaktır? İşte bu Yiğit Adam saflarında döğüştüğü Anadolu insanıyla kılıç kılıça gelmekten çekinerek, Yunanlılarla görüşerek sadece bir çıkış noktası istemiştir. Anadolu daki mücadeleyi akamete uğratmamak ve bir savaşa dönüştürmemek için yurtdışına gitmek için bir geçit noktası istemiştir.Hatta arkadaşlarına döner derki; Siz silahlarınızı bırakıp Kuvayi Milliyeye döneceksiniz, onlarla birlikte savaşacaksınız.<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">ÇERKES ETHEM BEY</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">"Çok hatalarım olmuştur, ama asla vatan haini olmadım..."</span></span><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-23131010.post-83298847222915244602007-08-12T10:40:00.000-07:002008-05-18T10:41:21.270-07:00Sivas Cehennemi<div class="bText"> <div class="image_block"><img src="http://www.dijisinema.com/blogs/media/blogs/c/sivascehennemi.jpg" alt="Sivas Cehennemi" title="Sivas Cehennemi" height="126" width="170" /><div class="image_legend">Sivas Cehennemi</div></div> <p>2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak Otelinde yakılarak katledilen aydınlarımızın anısına.</p> <p class="bMore"><a id="more289" name="more289"></a></p> <div class="videoblock"><embed style="width: 400px; height: 326px;" id="VideoPlayback" type="application/x-shockwave-flash" src="http://video.google.com/googleplayer.swf?docId=7718112124379632128&hl=en" flashvars=""></embed></div> </div><div class="blogger-post-footer">Source:<a href="http://belgeseli.blogspot.com">belgeseli</a></div>Unknownnoreply@blogger.com0