Kanal-D'de Milli Mücadeleyi Aşağılayan Dizi

“Kimileri Helen Sever”


Hanifi Altaş


Bu başlık, Metin Erksan’ın 1 Ekim 1996 tarihli Cumhuriyet gazetesinin ikinci sayfasında yayımlanan yazısının başlığıdır.

Değerli arkadaşım Av. Hüseyin Özbek'in kaleme aldığı "Hellenistik Pazarlama Kırık Kanatlar Dizisiyle Devam Ediyor" başlıklı yazı Türk-Dirlik'te yayımlandıktan bir müddet sonra, aynı konuda 23-3-2006 günü www.haber10.com adresinde de bir haber yayımlanmıştır.

"KIRIK KANATLAR DİZİSİ, MİLLİ MÜCADELEYİ AŞAĞILAMAYA DEVAM EDİYOR" başlığıyla verilen haberin devamını buraya almaya gerek yok. Ancak bu haberle ilgili yorumları merak edip şöyle üstünkörü bir baktığımda diziyi savunanlarca gönderilmiş çok sayıda mesajla karşılaştım. Bu durum epeyce canımı sıktı ve okuduğum bir iki yorumdan ötürü yeise kapıldım ve devamını da okumadım. Fakat ertesi gün aynı haber sitesinde bu lehte yorumların kaynağına ilişkin şöyle bir haber yer aldı:

"KIRIK KANATLAR HABERİMİZ 'YUNANSEVERLERİ' KIZDIRDI

Dün yayınladığımız ve halkın yoğun tepkilerini çeken Kanal D'nin 'Kırık Kanatlar' dizisiyle ilgili eleştirel haberimize bugün organize bir tepki geldi."

Haberin devamında dizi lehindeki tepki yazılarının nasıl aynı elden çıkmış gibi bir örnek ve basmakalıp olduğuna ilişkin örnekler alt alt sıralanmıştı. Böylesine organize bir tepkiyi örgütlemek Yunan lobisi için hiç de zor bir şey değildir doğrusu...

Dün yayınladığımız ve halkın yoğun tepkilerini çeken Kanal D'nin 'Kırık Kanatlar' dizisiyle ilgili eleştirel haberimize bugün organize bir tepki geldi."


Dün yayınladığımız ve halkın yoğun tepkilerini çeken Kanal D'nin 'Kırık Kanatlar' dizisiyle ilgili eleştirel haberimize bugün organize bir tepki geldi."

Haberin devamında dizi lehindeki tepki yazılarının nasıl aynı elden çıkmış gibi bir örnek ve basmakalıp olduğuna ilişkin örnekler alt alt sıralanmıştı. Böylesine organize bir tepkiyi örgütlemek Yunan lobisi için hiç de zor bir şey değildir doğrusu...

Şimdi şu bazı güdümlü kurnazların ve onlara uyan bazı safdillerin öve öve bitiremedikleri Rum ve Yunan propagandası yapılan dizi ve filmler hakkında bir de Metin Erksan’ın fikrini almaya ne dersiniz? Çünkü saygıdeğer dostum Metin Erksan birgün bana bir sohbet sırasında şöyle demişti: "Ustalar meclisinde çıraklar susar!"

Metin Erksan

Türkiye'nin hiç kuşkusuz en büyük yönetmeni olan, büyük sanatçı, yazar ve düşünür Metin Erksan’ın sinema yaşantısıyla ilgili bir programın birinci bölümü 23-3-2006 günü CNN’de yayımlandı. Türkiye’nin uluslararası ödül kazanmış (1964 Berlin Film Festivalinde Altın ayı ödülünü Susuz Yaz adlı filmi ile ve daha sonra pek çok ödülün sahibi) ilk yönetmeni olan Erksan, 1983 yılında TRT için yazıp çektiği “Preveze Öncesi” adlı diziden sonra yönetmenlik yapmamaktadır. Bu belirtilen noktalar, bazı aklıevvellerin "mesleki kıskançlıktan ötürü mü öyle düşünüyor acaba" diye kendilerince mazeret bulmalarına engeldir.

Metin Erksan o programda Türkiye’deki Yunan-Rum propagandasına dikkat çekmiş ve sözgelimi Dido Sotiriyu adlı Yunanlı romancının asıl Yunanca adı “Kanlı Topraklar” olan romanının Türkçeye “Benden Selam Söyle Anadolu’ya” şeklinde bozularak çevrildiğini, Sotiriyu’nun azılı bir Türk düşmanı olduğu halde Türk dostu imiş gibi gösterildiğini söylemiştir. Ayrıca Atatürk’ün Yunan Ordusu için “katiller, haydutlar ve serseriler sürüsü” nitelemesinde bulunduğunun altını çizmiştir.

Şimdi biraz daha geriye gidelim.

Metin Erksan’ın 1996 yılı 16 Temmuz ve 17 Temmuz tarihlerinde Cumhuriyet gazetesinin 2. sayfasında yayımlanan “Yunan Mucizesi” ve Yunan Mucizesi yoktur” başlıklı yazılarına cevaben aynı gazetede A.M. Celal Şengör imzalı ve “Yunan Mucizesi Vardır” başlıklı bir yazı yayımlanır. Metin Erksan bu yazıya “KİMİLERİ HELLEN SEVER” başlıklı yukarıda belirtilen yazısıyla cevap verir.

Bu tartışmaya Cengiz Özakıncı da katılır ve bu konuda Erksan’ı destekleyen bir yazıyı Cumhuriyet’e gönderir. Cumhuriyet Özakıncı’nın yazılarını yayınlamaz. Özakıncı bunun üzerine yazılarını Matbuat gazetesinde “Hellenomani” başlığıyla yayınlatır. Bu yazı dizisi kapsamında 20 Kasım 1996 tarihli Matbuat’ta yeralan bir yazısının başlığı şöyledir:

“Türkiye’de Yeni Zaharoflar” kimlerdir? Türkiye’de Helen Propagandası’nın Sutun Santimi Kaç Para?”

Türkiye'deki yeni ZAHAROF* Aydın DOĞAN mı?

Aydın Doğan "Çalışırken"...

AYDIN SOYAN'ın televizyonları bunu hep yapıyor. Kırık Kanatları, Yabancı Damat ile birlikte değerlendiriniz lütfen..

Kırık kanatlar dizisi hakkında olumlu görüş bildirenlerin önce Tomris Giritlioğlu'nun önceki film ve dizilerini hatırlamaları rica olunur: Suyun Öte Yakası, Salkım Hanım'ın Naneleri vs... Birincisinde yine Yunan-Rum propagandası, İkincisinde Ermeni propagandası; her ikisinde de açık açık Türklüğü aşağılama var. Sonra bu Giritlioğlu soyadına lütfen dikkat. Çünkü artık Türkiye'de gizli dinler, gizli kinler, gizli kanlar konuşuyor. Acaba bu Giritlioğlu'nun Hellenizm aşkı hiç dikkatinizi çekmiyor mu? Evinde hangi ana dili konuştuğunu hiç merak ettiniz mi? Onun kocası olan Aycan Giritlioğlu da ATV'de yayımlanan "Kurşun Yarası" adlı dizide yapmamış mıydı bu Rum propagandasını. O dizideki Rumların her biri birer iyilik meleğiydiler adeta...

Bütün bu film ve dizilerde, Yunan işgali ve istilası sırasında zorla ırzına geçilen Türk kızlarına ve kadınlarına, bugün pek sempatik gösterilen o rezil palkaryaların "torunlarını zora koşmayın, bu kez gönüllü olarak seve seve onların altına yatın" denilmek isteniyor. "Teslim olun ve zevk alın" deniyor. Rumlar şimdiki adı Kurtuluş, Osmanlı dönemindeki Rumca adı Tatavla (yatakhane demektir Rumca) olan kerhanelerinin, yatakhanelerinin ve batakhanelerinin intikamını işte böyle alıyorlar Aydın Soyan'ın batakhanelerinde... Malum ya o tür yerlerde eskiden Rumlar ve diğer gayrimüslim azınlıklara mensup kadınlar çalışırlardı.

"Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler."

Mustafa Kemal Paşa

Cahide Sonku adındaki meşhur sinema artistini bir Yahudi demir tüccarı dost tuttu diye herif iki süngülü jandarmanın arasında Kars'ın Posof ilçesine sürgün edilmişti İnönü döneminde. Bir Yahudi bir Türk kızını nasıl dost tutabilirdi? Böyle bir şeyi akıl havsala almazdı o dönemde. Çünkü o zamanlar Türklük onuru diye bir şey vardı. Şurası da bir gerçek ki, Tarihin en eski çağlarından bu yana hemen hemen bütün toplumlarda kız almak üstünlük ve buyurganlık; kız vermek ise tabiiyet ve aşağılık belirtisi olarak görülmüştür. İlkönce Amerikan Mandacısı Halide Edip'in romanlarıyla başlayan bu Türk kızlarını yabancı kucaklara atma modası bugün bir furyaya dönüşmüş bulunuyor. Milli Mücadele romanı yazıyorum diye Türk kızlarını işgalcı Fransız subaylarının koynuna sokan yazarlar türedi. Bir yakınım böyle bir romanı okumaya başlayıp da bana "yahu bu adam Fransızları ne kadar da şirin göstermeye çalışıyor" deyince, " o herifin Galatasaray lisesi mezunu olduğuna adım gibi eminim" dedim ve haklı çıktım.

Beyler, bayanlar sayıyla kendinize gelin. Milli Mücadelenin en temel kavramlarından biri "milli namus"tu"; "milli namusu çiğnetmemek"ti. Ve unutmayın ki, bir cemiyette şu iki ruh daima çarpışma halinde bulunur: Kahramanlık ve pezevenklik! Birincisi erdemli ve namusluların, ikincisi ise alçakların ve soysuzların safıdır. Büyük basın ve medya ikincilerin en ön saflarında yer almaktadır. Öyle olduğu içindir ki, bugün bir yandan Türk milletinin mili namusunu korumak uğruna güneydoğu'da çarpışmış kahraman Türk subay ve askerlerinin yargılanması gündeme gelir ve kimse gıkını çıkarmazken, öte yandan Türk kızlarını işgalcı Yunan palıkaryalarına peşkeş çeken pespaye alçaklar ve soysuzlar, adına tv kanalı denilen lağım kanallarında cirit atıyorlar. Herkes aklını başına toplasın, saflarını buna göre belirlesin!

Yunan-Rum propagandası Kanal-D adlı (Despina’dan mı geliyor adı acaba?) TV’de artık o kadar yoğun ve göstere göstere yapılıyor ki, yalnızca filmlerle, dizilerle de kalmıyor mesele. İş öylesine candan benimsenmiş ki, Kanal D’nin kadrolu soytarıları da bu işe alet oluyorlar. Zaharof’un her renkten zağarlarının, beyaz itlerinin Yunan goygoyculuğuna, şakşakçılığına soyunmalarına da hiç şaşırmıyorum doğrusu.

Beni asıl şaşırtan Tuğçe Kazaz gibi az sayıda sandığım ama ne çok olduklarını dehşetle fark ettiğim kazlar pardon kızlar…

Ne diyeyim? Zevk meselesi dedikleri zahir bu olsa gerek. Öyle ya...

“Kimileri de kabuklu yemiş sever!”

Hanifi Alltaş

26 Mart 2006


* Zaharof : Yunan propagandası ve Yunan emelleri için büyük paralar harcamış olan Yunanlı armatör

Comments