Beyaz İhtilal - "14 Mayıs 1950"

14 Mayıs 1950'de yapılan seçim, siyasi tarihimize "Beyaz İhtilal" olarak geçmişti.

"Beyaz İhtilal" belgeseli (38 dakika)

Hazırlayan: Can Dündar



Video-Belgesel:
Can Dundar


14 Mayıs 1950


TÜRKİYE'nin tarihinde ilk defa hakim teminatı altında, tek dereceli çok partili kapalı oy, açık tasnif esasına dayalı bir genel seçim 14 Mayıs 1950 tarihinde yapıldı. Bunun sonucunda yine Türkiye'nin tarihinde ilk defa iktidar kansız, kavgasız, hilesiz, entrikasız ve darbesiz bir şekilde el değiştirmiş oldu. Bunun için 14 Mayıs tarihimizin en önemli 'ilk'lerinden bir tanesidir. 14 Mayıs'a Türkiye kolay bir şekilde gelmemiştir. Burada tarih boyunca toplumumuzun demokratikleşmesini ve milletimizin demokrasi özleminin gelişimini anlatmayacağız. Sadece 1946'dan, 14 Mayıs 1950'ye kadar geçen zamana şöyle bir bakmak Türkiye'ye demokrasinin hem nasıl ve hem de hangi zorluklarla geldiğini göstermek için yeterli olacaktır.
7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Parti Celal Bayar, Adanan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kurulmuştur. Milletimiz tarafından çok büyük bir heyecanla karşılanmış ve büyük bir destek görmüştü. Demokrat Parti'nin gösterdiği hızlı gelişme ise Tek Parti yönetimini rahatsız etmişti. Demokrat Parti'nin teşkilatlanması ve olağan bir siyasal mücadele vermesinin önü her yola başvurularak kesilmek isteniyordu. Bu arada Tek Parti yönetimi Demokrat Parti'yi hazırlıksız ve bütün teşkilatlandırmasını henüz bitirmeden yakalamak için 23 Temmuz 1946'da bir erken ve baskın genel seçime karar verdi. Bu seçimlerde oylar sandığın yanında duruyor ve herkesin hangi partiye oy verdiği açıkça belli oluyordu. Buna mukabil, sandıklar kapanınca sayım kapılar kapatılıp sadece sandık kurulları tarafından yapılıyordu. 1946 seçimleri her yerde her türlü baskı ve hilelerle dolu geçmişti. Tarihimiz için tam bir yüz karası olmuştur.
Seçimlerin böyle yapılmış olması bütün halkta büyük bir infal uyandırdı. Tek Parti yönetiminin ise tutumunu değiştirmeye hala niyeti olmadığı görülüyordu. CHP'nin en sert ve en otoriter milletvekili Recep Peker Başbakanlığa getirildi.
'Sine-i millete dönmek'
BUNA mukabil Demokrat Parti'de demokrasinin gelmesi için ısrarlı olmakta kararlıydı. DP'nin 1. Büyük Kongresi, iktidar demokrasinin yolunu açmadığı ve seçim kanunu değiştirmediği taktirde DP milletvekillerinin istifa ederek 'sine-i millet dönmesini' karar altına alıyordu. Bu çok ciddi bir ikazdı. Buna demokratik bir ültümaton da denebilir. Demokrat Pari tek parti yönetimine baskılarını en azından belli bir ölçüde hafifletmez ve hür ve adil seçimi getirmezsen seni biz oynamak istediğin göstermelik demokrasi oyununda yalnız bırakır ve bu oyunun asla bir parçası ve figüranı olmayız. Biz BMM'den çekildiğimiz vakit, zaten 46 seçimlerinin ağır şahibesi altında olan iktidarımızın meşruiyetinin son dayanağı da ortadan kalkmış olur. Aradan biz çekiliriz, milletle başbaşa kalırsınız ve başınızın çaresine bakarsınız diyordu.
Bu güçlü, haklı ve kararlı ikaz görevini yerine getirmiştir. Tek Parti yönetimi gerekli mesajı almıştı. Yumuşamaya ve bunun sinyallerini vermeye başladı. İktidar baskı yapmaktan ve idare taraf tutmaktan uzaklaşmasada sonuçta seçim kanununda gerekli değişiklikler yapıldı. Demokrat Parti'nin ve milletimizin kararlılığı 14 Mayıs'ın yolu açılmış oldu.
Ne dış baskı, ne yönetimin lütfu
TÜRKİYE'DEKİ demokrasiye geçişi kimileri dış baskılara, kimileri ise bunu tek parti yönetiminin adeta millete bir lütfu ve ihsanı olarak göstermek istemişlerdir. Bunlar yanlıştır. Türk milletinin demokrasi için verdiği mücadeleyi ve kararlılığı küçültmek ve örtmek niyeti taşımaktadırlar. Sadece 1946'dan 1950'ye kadar geçen zaman diliminin olaylarına şöyle bir bakmak dahi demokrasinin milletimizin eseri olduğunu ortaya koyacaktır.
Bu cümleden olmak üzere şu husus da asla unutulmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'de Türk Demokrasisi'de ortak bir köke sahiptirler. Bir başka ifade ile Cumhuriyet'in temel öğelerinin en önemlilerinden bir tanesi ile Demokrasinin istinad ettiği temel öğe aynıdır. Bu da Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesidir. Yeter söz milletin demek egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilkesinin artık uygulama zaman geldi, bu daha fazla ertelenemez anlamına gelmektedir.
Cumhuriyet'in temelinde var olan Egemenlik milletindir ilkesi aynı zamanda Devletin millete, demokrasiye geçileceğinin vaad edilmesi demektir. Keşke demokrasiye 1950'den önce geçseydik. Ancak bu ayrı bir konudur. Geçiş 14 Mayıs 1950'de gerçekleşebilmiştir. Devlette, milletine vermiş olduğu vaadi yerine getirmiştir. Bu açıdan bakınca 14 Mayıs 1950, Cumhuriyet'in kuruluşunun da tamamlanması anlamına gelmektedir.
Bunun içindir ki 14 Mayıs 1950 Türk Milleti'nin, Demokrasi ve Milli irade bayramıdır.


Yazı: Aydın Menderes

Comments